Yorgunluk halleri

Herkesin kendi zihinsel, duygusal yorgunluk sebeplerini bulması gerekli. Yatmadan önceki iki saatin detoks saati olarak ayrılması önerilir. Yorgunluk, mazeretten çok durum tespiti için kullanılan bir kelime olmalı ki harekete geçebilelim.

IŞILAY YATKIN 06 Mart 2022 GÖRÜŞ

Yorgunluk, tarih boyunca değişik isimlerle tanımlanmaya çalışılmış tıbbi bir belirtidir. Kasların yorulmasıyla oluşan ve genelde uyku sonrasında geçen, fiziksel olarak ağrı ve enerjisizlikle tanımlanan bir bulgudur, diyebiliriz.

Şeker hastalığı, insülin direnci, kansızlık, tiroit hastalıkları, karaciğer ve böbrek hastalıkları, enfeksiyonlar, vitamin eksiklikleri, depresyon ve anksiyete bozuklukları gibi birçok hastalıkta ilk belirtilerden biridir. Dolayısıyla yorgunluk hissi, uykudan dinlenmemiş kalkma, günlük işler için gereken enerjinin bulunamaması gibi semptomlar istikrarlı bir şekilde devam ediyorsa mutlaka aile hekiminin kontrolünden geçilmelidir. Tabii ki her yorgunluk hissettiğimizde tetkik yaptırmamız gerekmiyor. Herhangi bir hastalığı olmayan bireylerde yılda bir kez yapılan kan tetkiki yeterli olacaktır.

Günümüz dünyasında yorgunluk, fiziksel anlamından daha çok zihinsel yorgunluk anlamıyla kullanılmaktadır. Bu, istirahat ve uyku ile geçmeyen ve bedensel enerjinin önüne setler çeken durağanlık halidir.

Adı bazen, yeni anneliği tatmış bir annede lohusalık hüznü, bazen işten yorulan insanlarda pazartesi sendromu, bazen bahar yorgunluğu, bazen sıcaktan etkilenmeyle rehavet olur. Aynı zamanda asırlar öncesinin nevrastenisi şimdinin depresif ve anksiyöz mizacıdır. Çokça adı olan birbirine benzeyen tablolardır bunlar.

UYKUDA RUHUMUZ DA DİNLENİR

Zihinsel yorgunluğu, bedenimizden örnekle anlamaya çalışalım. Şöyle ki, alışık olmadığımız kadar fazla yürürsek ya da antrenmansız şekilde voleybol ya da basketbol oynarsak kaslarımızdaki ağrılar bazen günlerce devam eder ve hareketlerimiz ağrılı olur. Ancak birkaç gün aradan sonra, önceki egzersizin benzerini yaptığımızda gelişen kasların desteği ile aynı acıyı çekmeyiz. Aynı şekilde zihnimizdeki nöronların da belli bir ritimde ve sıklıkta düzenli kullanımı ve dinlendirilmesi gerekir. Gece uykuda bedenimiz dinlenirken ruhumuz da dinlenir. Ancak aynı antrenmansız kaslar gibi nöronların da birbirleriyle bağlantı kurmasını sağlayan öğrenme periyotlarında bunu yapmak istemediğimizde beynin kapasitesini artırmasının önüne geçmiş oluruz.

Zihinsel yorgunluk, yapmaktan fikren yorulduğumuz ya da tedirgin olduğumuz durumlarda, ortam ve yaşam tarzı değişikliğine adapte olmakta zorlandığımızda, biraz mevcudu koruma içgüdüsüyle “bundan sonrasına enerjim yok”, “yeterli”, “aslında gerek de yok” söylemleriyle yaşanan uyum problemidir.

“Spor yaptım, çok acı çektim, devamını yapmam” dediğimizde oluşan kasların yağa dönüşmesi, hatta var olanı bile eritmesi gibi zihinsel pes etmişlik de insanın olan kapasitesinin gerilemesine ve performansının düşmesine sebep olmaktadır.

İÇİMİZDEKİ SAAT

COVID-19 salgınıyla birlikte hepimiz bambaşka deneyimler yaşadık. Çalışma hayatı, alışveriş, spor, diyet, arkadaş görüşmeleri gibi sosyalleşme ve hareket sebebi olan her şeyi online yapmaya başladık. Aynı evin belki odanın içinde aylarca monoton yaşantı sonrasında hayatımızın kalıcı bir parçası haline gelen internet ve televizyonu kontrol etmemiz gerektiğinin bile farkına varamaz olduk. Dizi seyrederek ya da sosyal medyada dolaşarak yatmayı ve uyumayı geceleyin acaba bir mesaj geldi mi diye telefonumuza bakmayı normal olarak algılar hale geldik.

Sonuç ne oldu peki? Zihnimizin temizleme kapasitesinin çok üzerinde görsel materyale ve radyoaktiviteye maruz kalmak. Ve yorgunluk.

Ertesi güne enerji biriktirmesi gereken beyne verilen görsel ve ışıklı uyaranlar, onun harıl harıl çalışmasını ve dinlenemeden sabaha çıkmasını netice veriyor. Beynimiz geceleri uygun koşullar sağlanmazsa uyuyamaz. Uyuyamazsa, tahammülü olmaz ve yorulur. Televizyon karşısında, podcast dinlerken, dil öğreniyorum, haber dinliyorum derken kendimize ayırmamız gereken uyku dilimini sağlıksız hale getirmiş oluruz.

İnsanın içinde enerji üreten saati muhteşem şekilde ayarlanmış. Gün ışığı ile kalkıp akşamları, mevsimine göre vakitlice yatacak şekilde planlanmış. Suni ışığın, özellikle dinlenme saatlerinde hiç miktarında olması gerekiyor ki uyku hormonu (melatonin) yeterli miktarda salınsın ve görevini tam yapabilsin.

Herkesin kendi zihinsel, duygusal yorgunluk sebeplerini bulması ve onların yorgunluğa sebep olmaması için alternatif uğraşlar edinmesi gerekli. Dostlarla içilen çay, sohbet, resim, müzik, spor, kitap boyama, elişi ve daha akla gelebilecek insani her türlü faaliyet hayatın içinde enerji yenileme adacıkları haline getirilmeli.

Yatmadan önceki son iki saatin detoks saati olarak ayrılması önerilir. O saatlerde kitap okuma, günlük yazma ve hayatındaki güzellikleri hatırlamakla uğraşmak, tazelenmiş hafıza ve konsantrasyona çok yardımcı olacaktır.

Yorgunluk, mazeretten çok durum tespiti için kullanılan bir kelime olmalı ki harekete geçmek için uğraşabilelim. Tekrar anlamlandırmanın güzelliğini yaşayabilelim. Böylece bizi alıp kendi durgunluğuna hapsetmesine engel olabilelim.

 

*Psikiyatrist Dr. Işılay Yatkın anksiyete bozuklukları, depresyon, ergenlik problemleri, kişilik bozuklukları ve travma alanlarında çalışıyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com