Tarkan, toplama kampları, gulaglar…

Gündelik yaşamı cehenneme çeviren faşizmin teorisi ve pratiği sağlı-sollu üzerimizde deneniyor. Oysa, "Durun" demenin vakti geldi de geçiyor: Bu benim hayatım, benim seçimim.

SELAHATTİN SEVİ 16 Ocak 2022 GÖRÜŞ

Fotoğraflar, magazin gazetecilerinin deyimiyle gündeme bomba gibi düşmüştü. Diğer pop yıldızları yaz aylarının trend olacak albüm ya da single’larını düşünürken Tarkan, Televole mikrofonlarına söz yetiştirmeye çalışıyordu. Ayaküstü basın açıklamasının bir yerinde duygusallaşıyor, başıyla gökyüzünü gösteriyor, ağlamaklı ses tonuyla “Hesap vereceğim yer orasıdır” diyordu.

Hani nasıl derler, “kırk yaşın altındaki kardeşlerimiz hatırlamaz”; 2001 yılının haziranında, Arnavutköy’de oturduğu Akşit Villaları’nın kapısı önünde konuşan Tarkan, çarşaf çarşaf gazetelere basılan ve efektli-patlangaçlı anonslarla televizyonlara servis edilen fotoğraflarına ilişkin, “Fotoğraflar montaj veya hileli değil. Dolayısıyla olayı inkâr etmiyorum.” diyerek asıl yargılanması gerekenin hırsızlık, şantaj ve her şeyden önemlisi özel hayata müdahale olduğunu belirtiyordu: “Bu benim hayatım. Sorumlusu benim…”

Kaç insan yaşadıklarına ve hayatına böyle sahip çıkabilir?

‘ARTIK FATİH ÜREK’İ SEVECEĞİM’

O dönem Tarkan’ın erkek arkadaşlarıyla çekilmiş fotoğraflarını basına sızdıran Süleyman Şahin, ‘tehditle menfaat’ suçundan tutuklanarak Bayrampaşa Cezaevi’ne gönderildi.

“Bu benim hayatım” diyen pop ikonu Tarkan için ise söylenmedik söz, yapılmadık sataşma kalmadı.

Özlem Sönmez adlı bir kişi gazetecilere verdiği demeçte, “Fotoğrafları görünce şok oldum. Tarkan’ı daha iki gün öncesine kadar seviyordum ama bundan sonra Fatih Ürek’i seveceğim,” derken, Rizeli hemşehrileri “Amerikalarda kaldı, orada mı bozuldu bilmiyorum…” sözleriyle ‘akıl yürütüyor’, “bizim oradan herif çıkar,” diyordu.

‘BAŞKASI OLMA KENDİN OL’

Aradan geçen yaklaşık 20 yılda Tarkan, ‘kendisi’ olarak ve ‘kendisi’ kalarak yoluna devam etti. En son Elazığ Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara’ın hayatına son vermesi sonrası yayınladığı mesajla şahsını yıpratmak isteyenlerin başka türlü bir saldırısına hedef oldu. -Sözüm ona- Milli Beka Hareketi Başkanı bir yeniyetme, “Çocuklarınızın duygu ve düşüncelerine hassasiyetle, sevgiyle kulak verin, koşulsuzca yanlarında olun. Özgür iradelerine, istek ve seçimlerine saygı duyun,” diyerek duyduğu acıyı paylaşan Tarkan için, “15 Temmuz darbe girişiminden bir gün önce yayınlanan ‘Cuppa Cuppa’ şarkısının ‘Cunta cunta’yı çağrıştırdığını” dahiyane bir akıl yürütmeyle kamuoyu ile paylaştı.

“Şarkı sözlerini yazan kim?” diyen Murat Şahin, şarkıda ‘öteki’ diye bahsedilen kişinin ise Fethullah Gülen olabileceği imasında bulunarak, şarkıdaki “Bağıra çağıra bas sabaha kadar dans” sözleriyle Tarkan’ın darbeye işaret etmiş olabileceğini bile iddia etti: “FETÖ’nün kazanacağı düşünülüp sabaha kadar bu şarkıyla mı dans edilecekti?”

Hayatı ve yaptıkları herkesin gözü önünde olan, bunu onurla savunan Tarkan’a bıkmadan, usanmadan bunları yapanlar sana-bana ne yapmaz?

Ne kalanın ne gidenin huzur bulabildiği Türkiye’de yakıcı yoksulluk, ekonomik kriz ve hukuk dışı baskılar hayatı herkes için zindan ediyor.

Saray ve mukallitleri hepimize nasıl yaşamamız gerektiğini dikte ediyor. Düşüncelerimize, inançlarımıza, inançsızlıklarımıza, ailelerimize, çocuklarımıza, seçeceğimiz dostlarımıza, işimize dair bizden daha fazla fikirleri var.

Hayatımızdan ve geçmişimizden utanmamızı, pişmanlık duymamızı istiyorlar; en azından tereddüt etmemizi.

Saray’ın istihkam taburları ise dayatmalara itiraz edenleri, sürüye katılmayanları, kendisi olmaya çalışanları acımasız çarkın dişlileri arasındaki ‘zayiat’ olarak görüyor, sendeleyerek de olsa kendi yolunda giden ‘fazlalıklar’ için toplama kampları, Gulaglar tasarlıyor. Ne âlâ…

‘OHAL’DE…

Çoğu zaman o kadar da başarılı oluyorlar ki, OHAL’in gadrine uğramış, KHK’larla hayatları karartılmış insanlar bile, “Aman, bunlar gelecekse ölene kadar Tayyip’i seçerim” diyor.

Gündelik yaşamı cehenneme çeviren faşizmin teorisi ve pratiği sağlı-sollu üzerimizde deneniyor.

Oysa, “Durun” demenin vakti geldi de geçiyor: Bu benim hayatım, benim seçimim. Ne iktidar tasallutu ne utangaç muhalif sayıklaması… Yanlışlarım olsa da yanlış hayat yaşamadım. Hayal kırıklıklarım olsa da arkadaşlarıma ve dostlarıma sahip çıkıyorum. Ayrı düşsek ve bazen farklı düşünsek de ailem başımın tacı… Hayatımın; yaşadıklarımın, yaşayacaklarımın sorumlusu benim, sadece ben!

Çünkü kendimi karşıtlarım üzerinden tanımlamıyorum.

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com