Erdoğan ve müttefikleri, Ulusalcılar, Ülkücüler... kimlerse artık, Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet gücünü kullanarak uluslararası toplumu Gülencilere karşı ikna edemediler. Dışişleri, sana söylüyorum, orada mısın? Bırak Yunanistan'a ayar vermeye çalışmayı da işine bak. Yoksun! İkna edemedin dünyayı.
Söylem analizini başka zamana bırakıp açıklama analizi yapalım. Kaynak Anadolu Ajansı. Şöyle diyor Hami Aksoy, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü: “Yunanistan’ın FETÖ üyeleri için güvenli liman haline geldiği gözlenmektedir… mensupları bu ülkede serbestçe dolaşabilmekte… iltisaklı STK’lar … yardım faaliyeti yürütebilmektedir.” Bakar mısınız? Neden serbestçe dolaşıyor insanlar ve STK’lar nasıl yardım faaliyeti yürütebiliyor, diye soruyor aslında sözcü. Yanıt, tüm Avrupa’da ve şu ya da bu oranda demokrasinin, hukukun var olduğu tüm ülkelerde Gülenciler terör örgütü olarak görülmediği için olabilir mi acaba.
Devam ediyor Sözcü Aksoy ve Gülen’in Yunan televizyonundaki mesajını ‘terör propagandası’ olarak niteliyor. Hangi mesajı? ‘ Yunanistan kardeş ülke’ mi misal? Sonra ‘bu basın ve ifade özgürlüğüyle hiçbir surette açıklanamayacak vahim bir gelişmedir.” diyor peşinden. Atina’ya basın özgürlüğü dersi vermeye kalkıyor… Yunanistan’ın her muhalifi susturmaya çalışmaması ve sokak ortasında darp ettirmemesi anlaşılır gelmiyor olabilir sözcüye ve AKP iktidarına. Yunanistan günlerinden hatırladığım ortak ünlemler geliyor aklıma, ama devam etmeyeyim.
Aksoy’un açıklamasına devam edelim. ‘Türkiye’de 251 kişinin ölümünden ve 2 binden fazla kişinin yaralanmasından sorumlu…’ Gana, Pakistan.. var birkaç ülke daha… hariç kimse sorumlu tutmuyor bu saydıklarınızdan sayın sözcü. Sonra da ‘darbeci bir uluslararası terör örgüt’ diyor. Herkesten daha iyi biliyor sayın sözcü. Böyle bir uluslararası terör örgütü filan yok. Belki de o nedenle kimse de bir tehdit olarak görmüyordur.
Ve sözcü el yükseltiyor: Yunanistan’ı FETÖ üyelerinin iadesi ve mal varlıklarının dondurulması taleplerimizi karşılamaya; FETÖ’nün propaganda, finansman ve eleman devşirme faaliyetlerine engel olmaya ve ülkesindeki terör örgütlerinin faaliyetlerine son vermeye davet ediyoruz.”
Davet emekte sorun yok da -mallara el koymak, idam ile yargılanan İhvan üyesini, İranlı aktivisti, hatta Uygur Türkü’nü ölüme göndermek AKP rejimi için doğal çünkü- ama misal, Atina bu davete icabet etmezse -ki etmeyeceğini de hepimizden iyi biliyor- ne yapacak Türk Dışişleri? Yunanistan’la bile müzakere etmeden ‘istikşafi’den ‘istişari’ye çevirdiği bilmem kaçıncı görüşmeleri mi sonlandıracak? E o zaman Doğu Akdeniz’de yeni kriz çıkmaz mı? Önce AB, sonra ABD, Biden ne oluyor demez mi? Üstelik bu kadar telefon beklerken, yabancı yatırımcı davet ederken. Derler tabi.
Hakkını yemeyelim Türk Dışişleri bilir, ne olacağını? Son dönemde ne kadar irtifa kaybederse etsin bir geleneği var, bilir tabi. Peki öyleyse? Sözcü bu açıklamayı dünyaya yapmıyor. Açıklamanın tek muhatabı iç kamuoyu ve seçmen… E onlar da ‘bak yine dünyaya nizamat verdik’ filan derse,-bu koroya zaman zaman olduğu gibi ulusalcı birkaç eski diplomat da katılırsa- Allah bereket versin.
Uluslararası camia mı? Tablo çok net; AKP-Erdoğan ve müttefikleri, Ulusalcılar, Ülkücüler… kimlerse artık, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet gücünü kullanarak uluslararası toplumu Gülencilere karşı ikna edemediler. Dışişleri, sana söylüyorum, orada mısın? Bırak Yunanistan’a Kırgısiztan’a ayar vermeye çalışmayı da işine bak. Yoksun! İkna edemedin dünyayı… Kimse ciddiye almıyor seni…
Son olarak, kim yazmıştı hatırlamıyorum, sözcü Hami Bey, bir ülkeye büyükelçi olarak tayin bekliyor diye… Ondan olmalı bu cevvaliyet. Hayırlı olsun, bu gayretlerin bir mükafatı olmalı tabi… Ama umarım Yunanistan olur ve tane tane anlatır muhataplarına Hami bey, 15 Temmuz’da ne oldu, insanların çocuklarıyla beraber ölümü göze alarak Yunanistan’a geçmeye çalışma nedeni ne? Anlatır ve ikna eder muhataplarını…
Edemezse ne mi olur? Meriç’i geçmek zorunda kalmasın da… Dünya hali. Kim bilir…
