Muhafazakâr sağ seçmenin sorunu ne?

Hep söylenir ya, Türkiye seçmeni yüzde 70 sağ muhafazakâr yüzde 30 çeşitli tonlarıyla sol refleks verir diye. İşte tam da bu nedenle sağ refleks her zaman daha belirleyici Türkiye siyasetinde. Seçim sandığında da devlet şiddetinde de.

DOĞAN ERTUĞRUL 25 Ocak 2022 GÖRÜŞ

Eğri oturup doğru konuşalım;

Türkiye siyasetinin en büyük açmazı sağ siyaset ve muhafazakâr sağ seçmenin refleksleridir. Bu dün böyleydi, muhafazakâr -özellikle dindar demiyorum- bir tek adam rejiminin kurulduğu ve bütün günahı ve sevabıyla Türkiye demokrasisinin kalan son kırıntılarını da yok ettiği bugün de böyle.

Hatta bugün eskisinden daha fazla.

Biliyorum hemen ‘ama sol, laik, Kemalist kesimler…’ tepkisi gelecek. Haklısınız günahları çok. Yektan Türkyılmaz yazdı, ‘tekfirci sadece İslamcılar arasında yok, sol Kemalist çevrelerde de var.’

Ama hep söylenir ya Türkiye seçmeni yüzde 70 sağ muhafazakar yüzde 30 çeşitli tonlarıyla sol refleks verir diye. İşte tam da bu nedenle sağ refleks her zaman daha belirleyici Türkiye siyasetinde.

Seçim sandığında da devlet şiddetinde de.

Ve cumhuriyet tarihinin belki en büyük rejim krizini yasadığı, devlet mekanizmasının, kurumlarının tamamen işlevsiz hale getirildiği, hukukun dünyaya ilan ede ede askıya alındığı, Erdoğan rejiminin işkenceleri saklama ihtiyacı bile duymadığı bu dönemde muhafazakâr muhalefetteki enerji, potansiyel küçük bir manevra ile dağıtılabiliyor.

Ne mi demek istiyorum?

Mikro ölçekli bir örnek vereyim. Üniversite öğrencisi Enes Kara kaldığı dini cemaate gördüğü baskı nedeniyle intiharı sonrası yaşanan tartışmayı hatırlayın. CHP’nin özellikle Ulusalcı kanadı tarikat ve cemaat yurtları tartışması başlattı, Erdoğan’ın kılını bile kıpırdatmasına gerek kalmadan o güne kadar muhalif olan/ görünen muhafazakâr kitle rejimin arkasında hizalandı. Tarikatları kapatacaklar diye.

Kimse sormadı bugünün şartlarında böyle bir risk var mı, Erdoğan rejimine arka bahçe yaptığı bu yapıları kapatır mı, diye. Sol seküler dediği kesimlerin kodladığı, çerçevesini belirlediği bir tartışmada pozisyon aldı herkes. Ve asıl tartışılması gerekeni, bu yapıların devlet tarafından ele geçirilmelerini hiç sorgulamadan muhafazakar seçmen kolayca fabrika ayarlarına döndü.

Enes tartışması geride kaldı diyorsanız yeni ve makro ölçekli bir örnek verelim. Fehmi Koru’un aktardığına göre Millet İttifakı içindeki Saadet Partisi ittifaktan ayrılıp Deva ve Gelecek Partisi ile yeni bir ittifak kurabilirmiş? Neden biliyor musunuz? Seçmen tabanları CHP’nin önde olduğu bir ittifakta olmaktan rahatsızmış. Üstelik Erdoğan’ın bu yöndeki açıklamaları da seçmenlerini çok etkiliyormuş.

(Ne olur ‘CHP’nin çıkarması gereken dersler’ konusuna hiç girmeyelim. Kemik tabanını karşısına alarak ‘helalleşelim’ diyor, daha ne desin. CHP’yi eleştireceksek muhafazakar tabana sempatik gelen açılımları o tabanı dönüştürmek için kullanmamakla eleştirelim, muhafazakar olmadığı için değil.)

Görüyor musunuz? Ülke iflasın hatta uçurumun eşiğine gelmiş, devlet hazinesi boşaltılmış, bir hırsızlık ve arsızlık rejimi kurulmuş, Cumhurbaşkanı bir gün İmralı’nın Demirtaş’a hesap soracağını söylüyor, öteki gün cami içinde Sezen Aksu’yu dilini koparmakla tehdit ediyor ama ne gam.

Ülkenin muhafazakâr seçmeninin önceliği ‘CHP ile yan yana görünmeyelim.’

Koru, ‘böyle giderse Erdoğan yine kazanır diyor’ haklı olarak.

Kürt olmayan muhafazakârların HDP’ye yönelik tutumu hiç saymıyorum.

Gergerlioğlu çocuğumuza sahip çıkmasın diyen muhafazakârlar gördük biz. HDP’li olduğu için.

Sonra gelsin -artık ne demekse-seküler, sol laik çevrelere yönelik ‘ideolojik tutum’ ve sözde demokratlık eleştirileri…

Yok mu yakında ayna?