Masumlar Apartmanı 24 Mayıs’ta final yapıyor, peki dizi ne anlatıyordu?

TRT’nin Masumlar Apartmanı dizisi, yayınlandığı gün en çok izlenenlerin zirvesinden inmiyordu. Ancak dizi son dönemde hızla reyting kaybetmeye başladı ve final kararı alındı. Dizi 24 Mayıs'taki 71. bölümle veda edecek. Dizi, ‘çocuklarının hayatını mahveden anneler'in de olduğu gerçeğini hatırlattığı için de çok izlendi.

YAVUZ GENÇ 19 Nisan 2022 YAŞAM

Masumlar Apartmanı

TRT’de salı akşamları yayınlanan Masumlar Apartmanı dizisi ilk sezonunda, yayınlandığı gün en çok izlenenler arasında yer aldı. Ancak dizi ikinci sezonuyla birlikte hızla seyirci kaybetmeye başladı.

Apartmandaki her “dairenin” bir hikayesi, her dairede yaşayanların içinden çıkamadıkları “dairesel” bir döngüdeki yaşamları var. Peki, Masumlar Apartmanı dizisi ne anlatıyor, hangi hikâyeler seyirciyi ekrana kilitliyor? Özellikle Ezgi Mola ve Merve Dizdar’ın oyunculukları konuşulduğu kadar iyi mi?

MASUMLAR APARTMANI DİZİSİ NE ANLATIYOR?

Masumlar Apartmanı dizisi, isminden de anlaşılacağı üzere bir apartman ve onun etrafında gelişen hikayeleri konu alıyor. Apartmanda oturan ve aynı zamanda sahipleri de olan Derenoğlu ailesi ise dizinin ana konusu. Derenoğlu ailesinde Gülben (Merve Dizdar) ve ablası Safiye (Ezgi Mola) obsesif davranışları olan, psikolojik sorunlar yaşayan iki kardeş.

Gülseren Budayıcıoğlu’nun Madalyonun İçi romanından uyarlanan Masumlar Apartmanı dizisinin başrollerinde Birkan Sokullu, Farah Zeynep Abdullah, Ezgi Mola ve Merve Dizdar yer alıyor. Gizem Katmer, Metin Coşkun, Atilla Şendil, Açelya Devrim Yılhan, Tansel Öngel gibi oyuncular da yan karakter olarak diziye omuz veren oyuncular.

ANNESİNE DÖNÜŞEN SAFİYE

İki kardeşten en büyük olan Safiye, çocukluğunda annesinden gördüğü davranışların aynısını sergiliyor ve hayatı hem kendine hem de etrafındaki insanlara adeta zindan ediyor. Temizlik hastası, yıllardır evden dışarı adım atmayan, eve kimsenin girip çıkmasına izin vermeyen, kazara eve biri girmişse onun değdiği yerleri saatlerce ovup yıkayan, sebzeleri defalarca yıkayan, çamaşırları makineye atmadan önce “dört” defa leğende yıkayan biri. Çocukluğunda annesinin ona karşı sergilediği tavırların aynısını kardeşlerine karşı uygulayan Safiye, geçmişindeki acı bir aşk hikayesiyle de ilerleyen bölümlerde dikkat çekici bir role bürünüyor. Safiye’nin bu durumda olmasının sebebi ise annesi. Çocukluğunu ona zehir eden anne Hasibe, baskıcı, sert, gerektiğinde aşağılayan, çocuklarını döven, kocasından görmediği sevginin acısını çocuklarından çıkaran biri. Safiye’yi okuldan alıp eve kapatan, kendinden nefret etmesine ve suçlu hissetmesine neden olan Hasibe’nin travmaları da dizideki geri dönüşlerle bir başka “baskıcı” anneye çıkıyor.

NACİ, TURGUT UYAR’LA DÖNERSE…

Safiye’nin ilk gençlik aşkı Naci’nin (Tansel Öngel) dönüşüyle dizi farklı bir alana akmaya başlıyor. Edebiyat öğretmeni Naci’nin şiir okuyan, klarnet çalan romantik halleri dizinin daha geniş bir kitleye ulaşmasında da etkili oldu. Naci’nin elinden düşmeyen ve geçmişte Safiye’yle aralarındaki ilişkiyi de perçinleyen şiirlerin Turgut Uyar çıkışlı olması da dizinin bu kadar sevilmesinde pay sahibi. Yıllardır eve kapanan, psikolojisi alt üst olmuş Safiye’yle romantik Naci’nin “kavuşması” seyircinin en çok istediği şey.

“AKLI BİR KARIŞ HAVADA” GÜLBEN

Gülben ise hayallerde yaşayan, ablası gibi temizliğe aşırı düşkün, evden dışarı zorlukla çıkabilen bir karakter. Tümüyle Safiye’nin etkisinde. Okuduğu aşk romanlarının etkisiyle kardeşi Han’ın en yakın arkadaşı Esat’a aşık olan Gülben, bu aşkında o kadar “sahiplenici”, o kadar “bunaltıcı” bir role bürünüyor ki gerçekte sevilmediğini, sadece kurduğu hayallerle yaşadığını fark edemiyor bile. Gerçek bir aşk yaşamak ve ablasının daraltıcı etkisinden kurtulmak, “iyileşmek isteyen” Gülben, dizinin mizah duygusunu veren karakteri olarak de öne çıkıyor. Çocukluğunda yaşadığı sevgisizlik nedeniyle hep sevgiye aç olan Gülben, ablasının aksine “değişmekten” korkmuyor. Davranış bozuklukları sergileyen, ablasının yanındayken bu bozuklukları zirveye çıkan Gülben, altına çiş kaçırdığı için de çevresine karşı utanç içindedir. Çişli çarşafları atmayan Derenoğlu ailesinin sırlarından biri de çişli çarşaflar dahil, evsel atıklar hariç çöplerinin dışarı atılmaması. Apartmandaki bir daireyi poşetlere doldurulmuş çarşaflarla dolduran ailenin en büyük sırlarından biri de budur. Bilinmesinden en çok korktukları sırlarından biri…

SORUMLULUK VE AŞK ARASINDA, HAN

Kardeşleri Han ise ailesine ait holdingin başında bulunan ama ailesini korumayı, onlara “ne olursa olsun” sahip çıkmayı kendine vazife edinmiş. Han da çeşitli davranış bozuklukları olan bir karakter. Çocukluk travmaları onu çöp karıştırma ve biriktirmeye iterken öfke kontrolünde yaşadığı sorunlar, “sahiplenme” ve cinsiyetçi davranışları da daha sonra birlikte olacağı İnci’ye (Farah Zeynep Abdullah) karşı olan tavırlarında belirginleşiyor.

SORUNLU BABA VE KÜÇÜK KARDEŞ

Baba Hikmet ise geçmişle günümüz arasında yaşayan, zaman zaman unutkanlık problemi yaşayan, geçmişi pişmanlıklarla, hayal kırıklıklarıyla ve öfkeyle dolu bir baba. Ailenin en küçük kızı Neriman ise temizlik hastası iki ablasının yanında nispeten daha az sorunlu ancak onun da kırıldığı, üzüldüğü ya da utandığı anlarda ortaya çıkan obsesif bir bozukluğu var: Bileklerini kanatana kadar kaşımak.

BABADAN YARALI İNCİ

Bir tesadüf eseri apartmana taşınan İnci ile Han arasında başlayan aşk ise dizinin ana meselelerinden biri. İnci’nin hayatı da travmalarla dolu. Ancak bir farkla: Onun travmalarının sebebi sadece annesi değil, özellikle babası. Babasından kaynaklı bu travmalar nedeniyle İnci, erkeklere güvenmekte zorlanıyor, onların sert, baskıcı ve daraltan tavırlarından bunalıyor ve her seferinde annesinin yaşadıklarını hatırlıyor. İnci, babasının sevgisi nedeniyle kendisine ve kardeşine sevgi veremeyen annesi Ela’nın (Ceren Yüksekkaya) gördüğü işkence, yediği dayak ve eziyetlere rağmen ondan kopamamasını hiç unutmayacaktır. Yolu bir kazayla Han’la kesişen İnci, apartmana da tesadüfen taşınınca Derenoğlu kardeşlerden Safiye’nin büyük tepkisini de üzerine çekiyor. Safiye’nin İnci’ye karşı duyduğu nefret ve beslediği düşmanca tavrı, dizinin başından, İnci Han’la evlenip aynı eve taşındıktan sonra da devam ediyor. Han’ın öfke kontrolünü sağlamakta zorlanan halleri ve yönlendiren, baskılayan tutumları ile kardeşlerinin psikolojik sorunları arasında gidip gelen İnci, aileye dahil olduğunda onları daha iyi tanımaya başlıyor.

ANNE MİTİNİ YIKAN DİZİ

Dizi, pek çok yönden eleştirilip sevilse de bir konuda dikkat çekici bir yargıda bulunuyor. Bir psikolog olan Gülseren Budayıcıoğlu’nun “gerçek bir hikayeden” uyarladığı romanından çıkarılan senaryoyla çekilen dizide, özellikle Türkiye toplumundaki “kutsal anne” miti yıkılıyor. Sevgileri (Ela) ya da sevgisizlikleri (Hasibe) nedeniyle çocuklarının hayatını alt üst eden anneler, dizinin ana mesajlarından biri. Dizi, ‘çocuklarının hayatını mahveden annelerin de olduğu gerçeğini’ haykırdığı için de belki de bu kadar çok sevildi. Çünkü gerçeğe yakın. Zira, psikologlar, özellikle annenin baskıcı ve sert olduğu çocuklukların travmalarla dolu olduğunu, baskıcı anne profilinin çocuklarının gelecekteki en büyük ruhsal sorunlarının kaynağını oluşturduğunu söylüyor.

AŞK VE SEVGİ İYİLEŞTİRİR Mİ?

Dizideki “hasta” karakterler hasta olduklarını kabul etmiyor, dolayısıyla tedaviye de yanaşmıyor. Safiye’nin de etkisiyle Derenoğlu ailesi, yaşadığı her şeyi kendi içinde saklayan, dışarıya yansıtmayan, yansımasından da korkan bir aile. Nevrotik sorunlarını bir sır gibi saklayan ailenin bu durumu, dizinin senaryosu içerisinde “doktorsuzlukla” sınanıyor. Diziye yönelik eleştirilerin önemli bir kısmı, sorunlu hiç kimsenin yolunun “tedavi” ya da “tedavi ihtimaliyle” karşılaşmaması.

Dizide Safiye, Gülben, Han, Neriman, Naci gibi karakterler aşkla ya da sevgiyle iyileşecekmiş gibi sunuluyor. Oysa gerçek bir psikolojik desteğe ihtiyaç duyan kardeşlerin, dizide şimdilik bu “desteği” almaya yanaşmadığını görüyoruz. Kendini kaybedip evden çıkan, unutkanlıkla malul babanın durumunda da yine çözüme odaklanılmaması senaryonun eksikliği olarak ifade ediliyor. Senaryonun söylediği; Gülben, Naci, Safiye, baba, Han, Neriman… Hepsi de aşk ve sevgiyle düzelebilir. Sevgi düzeltebilir muhtemelen birçok şeyi ama psikolojik sorunların, nevrozların, ruhsal bunalımların birçoğu sıkı kontrol ve tedavi yöntemleriyle üstesinden gelinebilen şeyler artık. Dizide, bu gerçeğin göz ardı edilmesi şaşırtıcı.

EZGİ MOLA VE MERVE DİZDAR’IN OYUNCULUKLARI

Diziyle ilgili hemen hemen tüm yorum, yazı, eleştiri ve sosyal medya paylaşımlarında orta bir nokta var: Ezgi Mola ve Merve Dizdar’ın parmak ısırtan oyunculukları. Gerçekten de iki oyuncu, hayat verdikleri karakterleri o kadar sahici canlandırıyorlar ki performanslarını alkışlamamak haksızlık olurdu. Son derece sorunlu, obsesif kişilikleri canlandıran ikili, sergiledikleri oyunculukla şimdiden dizi tarihimizin en önemli karakterlerinden ikisini yaratmayı başardılar. Oynadıkları karakterle bütünleşen Mola ve Dizdar, bu yüksek oyunculuk becerisini, ilerleyen bölümlerde daha da yükseltiyorlar. En basit sahnelerde bile bir el hareketi, bir göz süzme, bir bakış ya da ufak bir baş hareketiyle bile oyunculuğun zirvesine çıkan ikili, diziyi iyi oyunculuk açısından sürükleyen iki ana karakteri konumunda. Görünen o ki Ezgi Mola ve Merve Dizdar, Masumlar Apartmanı dizisindeki performanslarıyla daha uzun yıllar konuşulacaklar.

Masumlar Apartmanı, kimsenin çıkamadığı, çıkanın da geri döndüğü fasit dairede, insanoğlunu en başa götürüyor: “Sevgisizlik ve şiddet, gelecekteki acıların kaynağıdır.”

MASUMLAR APARTMANI NE ZAMAN FİNAL YAPACAK?

TRT 1 ekranlarında yayınlanan Masumlar Apartmanı dizisi final bölümü için geri sayım başladı. Masumlar Apartmanı dizisi 24 Mayıs tarihinde 71. bölümü ile ekranlara veda edecek.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram