Schröder’in çıkarları, Merkel’in hataları, Erdoğan’ın cambazlığı

Almanya uzun yıllar ekonomi ile güvenlik politikalarının karıştırılmamasını savundu. Schröder’in başını çektiği Kuzey Akım projelerini Merkel devam ettirdi. Şimdi bu tercihler sorgulanırken, Erdoğan’ın Rusya ile ilgili seçimlerinin sonuçları acaba nasıl olacak?

EMİR KORKMAZ 27 Mart 2022 HABER ANALİZ

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya saldırmasından bu yana Almanya’da büyük bir tartışma var. Acaba son 20 yıldır göre yapan Alman şansölyeleri çok mu saf davrandı, çok fazla çıkarlar tarafından mı yönlendirildi? Hem ülkenin yıllar içinde gelişen Rusya’ya bağımlılığı ve bunun ardında yatan nedenler tartışılıyor hem de en hızlı şekilde Rusya’nın alternatifleri araştırılıyor.

BİLGİSAYAR OYUNU DEĞİL Kİ YENİDEN BAŞLATASIN

Günümüzde Avrupası’nda büyük bir savaş yaşandığı gerçeği tün çıplaklığıyla karşımızda duruyor. Her ne kadar birçokları savaşın acılarını sadece ekranlarından izleseler de, yaşanan savaş bir gerçek, bir bilgisayar oyunu değil. Nasıl strateji oyunlarında ekran karşısında onlarca senaryoyu deneme, hatta yanılıp bir başkasını seçme varsa, gerçek hayat bunun tam tersi. Almanya’nın gündeminde de böyle bir tartışma var. Acaba falan kişi, şu ya da bu kararı farklı şekilde vermiş olsaydı, ne olurdu? Ancak bilgisayar oyunlarında olduğu gibi oyunu yeniden başlatıp, bir sonraki elde başka bir deneme şansı yok. Özellikle durumda Almanya-Rusya politikası açısından yıllardan beri yapılmış tercihlerin bir anda silinmesi imkanı yok.

Her ne kadar yaşananlar bir bilgisayar oyunu olmasa da, hangi hükümetin nerede, ne zaman, hangi yanlış tercihlerde bulunduğu da tartışılıyor. Her ne kadar sorulara verilecek kolay cevaplar olmasa da, yine de, geçmişe bakıldığında, bazı yanlışlıklar kolayca fark edilebiliyor. Bilhassa 16 yıllık iktidarında Putin ile teması eksik olmayan Angela Merkel’in siyaseti de yeniden mercek altında. Merkel’in daha birkaç ay önceki veda partisinde büyük alkış alan dış politikası, dört bir yandan darbeler alıyor.

KUZEY AKIM 2: UYARILAR DİKKATE ALINMADI

Almanya basınında önceki hükümetin Putin ile ilgili en açık yanlış tercihlerden biri olarak, Baltık Denizi’ndeki Kuzey Akım boru hatları gösteriliyor. Merkel, uzun bir süreli başbakanlığında, ekonomik bir ortak olarak Rusya ile siyasi bir aktör olarak Rusya arasında kalın bir ayrım çizgisi çizmeye çalıştı. Bu çerçevede, gazın daha önceki gergin zamanlara göre bile daha güvenilir bir şekilde tedarik edildiğiydi. Bu tedarik güvenliği sadece Alman pazarı için değildi. Ardı ardına kurulan boru hatlarına dair endişeler, Ukrayna’da, Baltık Devletleri’nde ve Avrupa Birliği’nin doğusundaki ülkelerde erkenden dile getirdi. Ancak Berlin buna yıllarca bu endişelere cevap vermekten kaçındı.

Putin ve Schröder

VANAYI MERKEL ÇEVİRDİ AMA KARARI SCHRÖDER VERDİ

Her ne kadar ilk Kuzey Akım boru hattının açılış töreninde sembolik vanayı Merkel çevirse de, kararı selefi Gerhard Schröder vermişti. SDP’li başbakanın, görev süresinin bitmesinden sonra önde gelen Rus gaz şirketi Gazprom’un yönetimine girdiğini akıldan çıkarmamak gerekiyor. Schröder ülkesinde uzun zamandan beri bu tür tartışmalı ilişkileri nedeniyle eleştiri oklarının odağında. Öte yandan geçtiğimiz aylarda tamamlanan Kuzey Akım 2 ise tamamen Merkel’in kararıydı. Mutti, bunun tamamen ekonomik bir proje olduğu anlatısına uzun süre bağlı kaldı. Enerjinin dış politikanın önemli bir parçası olduğuna dair ülke içi ve ABD’den gelen uyarıları görmezden geldi. Görev süresi boyunca projeyi beklemeye almak, hatta tamamen durdurmak için birçok neden ve fırsat vardı. Ancak Kırım’ın yasadışı ilhakından sonra bile böyle bir adım atılmadı. Berlin, Rusya’ya karşı alınan AB yaptırımlarına dahil oldu. Ancak gaz bağlantılarına dokunmaktan kaçındı. Halihazırda tamamlanmış hattın açılması şimdilik pek mümkün görülmüyor.

BERLİN’İN GÖBEĞİNDEKİ CİNAYETLERE GÖZ YUMULDU

Aslında Berlin’in Moskova ile ilişkileri son yıllarda hiç de göründüğü gibi değildi, hatta oldukça soğuktu. Berlin’in göbeğinde Tiergarten’da Rus muhaliflerin öldürülmesi, ardından Alman Federal Meclisi’ne yönelik Rus hacker saldırısı, son olarak Putin’in en dikkat çekeni muhalifi, Aleksi Navalny’nin zehirlenmesi sonrasında Almanya sert tepkiler gösterebilirdi. Her türlü sözlü tepki verilse de, mesela boru hattı projesi aynen devam etti. Hem de bir zamanlar ordularıyla Almanya’yı baştan başa işgal eden ve Alman dış politikasında her zaman önemli bir yer tutan Washington’un sert ve sürekli uyarılarına rağmen…

KIRIM İLHAKI BİLE DEĞİŞTİRMEDİ

Şimdi Ukrayna’nın işgaliyle Almanya-Rusya ilişkilere yeni bir ışık altında bakılıyor. Acaba Merkel hükümeti Putin’i uzun yıllar boyunca yanlış mı değerlendirdi? Ukrayna konusunda yaptırımlara ve diplomatik girişimlere çok mu güveniyorlardı? Merkel, Kırım’ın ilhakından sonra en çok diplomatik çaba gösteren isimlerin başındaydı. Gözlemcilere göre belki de Putin’in Ukrayna’ya daha fazla ilerlememesi Merkel sayesindeydi. Ama yine de Almanya, Rusya politikasında 2014’teki Kırım’ın ilhakıyla aşikar hale gelen bir paradigma değişikliğine gitmedi. Bunun en büyük göstergesi, Kuzey Akım 2 projesinde hiçbir değişikliğe gidilememesiydi.

BAĞIMLILIK RİSKİ

Alman hükümeti, Rusya’dan gelen fosil yakıtlara muazzam bir bağımlılık riskini görmedi ve belki de görmek istemedi. Karşı önlemler çok daha erken başlayabilirdi. Mevvut başbakan Olaf Scholz bütçenin değerlendirildiği oturumdaki konuşmasında, ithalat yasağının bir gecede uygulanamayacağını söyledi. Aceleci adımlar atmanın, sanayi çarklarını durdurma riskinden bahsetti. Bugün sadece Almanya’da değil tüm Avrupa’da benzer bi tartışma var. Tüm başkentlerde dış ve güvenlik politikasıyla ekonomik çıkarların kargaşası yaşanıyor. Putin’in son 20 yıldaki siyasetiyle genel bir değerlendirme yapınca yalnızca Almanya’nın değil, tüm Avrupa hatta batı ittifakının tarihsel bir başarısızlığı olduğu da ortada.

SPD’NİN GÖZLERDEN KAÇAN SORUMLULUĞU

Ancak geriye dönüp bakınca yılların sorumluluğunu sadece Merkel’in omuzlarına yüklemek de doğru değil. Her şeyden önce, yıllarca Merkel’in koalisyon ortağı olan SPD de, şapkasını önüne koyup düşünmek zorunda. Alman Sosyal Demokratları, her zaman kendi politikaları “Ostpolitik“ ile hep gurur duydu. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, soğuk savaşın en sert yaşandığı günlerde bile Demirperde ülkeleriyle, siyasi düşünce yakınlığının da etkisiyle hep ilişiklerini ekonomi üzerinden belirli bir seviyede tutmak istediler. Ancak ekonomik yakınlaşma yoluyla değişim kavramının, en azından günümüzde mevcut durumda başarıya yol açmadığı aşikar. Önde gelen SPD’li isimler uzun zamandır Rusya‘yı eleştirme konusunda isteksiz davranıyor. Bunun dışında Schröder‘in başbakanlığı sonrasında üstlendiği ’ekonomi‘ odaklı görevler, zaten hep tartışmalıydı.

Henüz dördüncü ayında olan trafik SDP-Yeşiller-FDP koalisyonu, hükümet protokolünde kendisine Rusya ile ilişkileri yeniden tanımlama misyonunu koymuştu. Yaşananların ışığında bu değişikliğin planlanan veya hesaplanandan çok daha erken gerçekleşeceği malum. Uzun bir süredir Alman dış politikasının temel amaçlarından birisi, güvenlik konusunda Rusya ile düzenin sağlanmasıydı. Ukrayna’da yaşananlardan sonra, kısa ve orta vadede Rusya’yla güvenlikle büyük sorunların yaşanabileceği açık. Ekonomik konularda ise, Berlin Rusya’ya bağımlılığı azaltmak için Körfez ülkeleriyle ilişkileri artırmak için çok hızlı adımlar atıyor. Ancak bunların bugünden yarına uygulamaya geçmesi ise çok zor.

Erdoğan ve Gerhard Schröder

TÜRKİYE VE ALMANYA’NIN BENZERLİKLERİ

Projektörleri, Almanya’dan Türkiye’ye çevirince karşımızda çok da farklı olmayan bir resim var. Enerji’de Rusya’ya olan bağımlılık, Almanya’dan az değil. Turizm’de tablo daha dramatik. Rusya’nın geçtiğimiz yıllardaki uçak düşürülmesinden sonraki boykotu ve Covid kısıtlamaları nedeniyle koyduğu seyahat engelleri sırasında, ekonomik dengeleri bozacak bir turizm geliri azalması yaşandı. Tarımda Rusya buğday ve ayçiçek yağında Türkiye’nin en büyük tedarikçilerinden, aynı zamanda domates ve diğer yaş sebze gibi ürünlerde önemli bir ihracat pazarı. Almanya’nın Kuzey Akım 2 konusunda ABD’nin sert uyarılarına kulak asmadığı gibi Ankara da, hava savunma sistemleri konusunda Washington’un uyarılarını dinlemeyip, kullanamayacağı S400’leri alıp depoya koydu. Ancak, Kuzey Akım 2 sonrasında Almanya sadece sert uyarılarla ve sınırlı kısıtlamalarla karşılaşmıştı. Ankara ise savunma alanında ABD’nin boykotuyla yüz yüze kaldı. Rusya ile yakınlaşma tercihi, F35 programından çıkarılması başta olmak üzere telafi edilmesi güç savunma açıkları vermesine sebep oldu. Rusya ile yaşanan her gerilim sonrasında Suriye’deki Türk birliklerinden çok sayıda şehit gelmesi, hep akıllara farklı soru işaretleri getirdi.

Sonuçta Rusya özelinde “ekonomi başka, dış politika ve savunma başka“ tercihi Almanya’da başarısızlıkla sonuçlandı. Türkiye, Ukrayna’nın işgali sonrasında batı dünyasının aldığı ambargo kararlarına uymadı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, cambazlık yaparak, hem Rusya, hem de Ukrayna ve batı ile ilişkileri sürdürmek istiyor. Bu politikanın iflasını ne zaman ilan edeceğini ise Ukrayna’daki gelişmeler gösterecek.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram