Sedat Peker’in gündeme getirdiği ‘Arşimidis olayı’ nedir, Demirörenler’le bağlantısı MİT raporlarına nasıl yansıdı?

Sedat Peker'in "Babanın Rumların mallarına nasıl çöktüğünü anlatacağım" sözüyle yeniden gündeme gelen Rum iş adamı Yorgi Papadopulos'un akıbeti ne oldu? Nasıl öldü? Ölümü MİT ve sıkıyönetim raporlarına nasıl yansıdı?

SÜLEYMAN ÖZKAYA 09 Haziran 2021 GÜNDEM

Sedat Peker’in Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’e “Babanın Rumların mallarına nasıl çöktüğünü anlatacağım” dediği olay merak konusu oldu. Peker’in yeniden gündeme getirdiği “Arşimidis olayı” daha önce de kamuoyuna yansımıştı.

Peker, kendisine ait “Deli Çavuş” hesabındaki, “Size biraz sonra rahmetsizin Yorgi Papadolos isimli Rum asıllı bir gayri müslimin tüm mallarına nasıl çöktüğünü, adamı nasıl öldürdüklerini anlatacam” ifadeleriyle Erdoğan Demirören’in Arşimidis şirketine nasıl çöktüğünü anlattı.

Peker’in paylaşımları şöyle:

‘KRAVATLA BOĞUP, YAKARAK ÖLDÜRDÜLER’ 

“Yorgi Papadolos’a ait Arşimidis şirketinin hukuk müşavirliğini necdet çobanlı yaparken (bu da rahmetsiz), adam yurtdışına çıktı diye beyanda bulunup, sahte vekaletnamelerle tüm servetini iki rahmetsiz üzerlerine geçirdiler.

Meğerse adam yurtdışına gitmemiş. Adamı önce kravatla boğup, sonra da yakarak öldürmüşler. Mehmet Eymür abinin hazırladığı 1. MİT raporunda detaylıca yazıyor. Kardeşlerim, internetten rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Diğer anlattıklarım benim özel bilgi havuzumdan.”

Peki, Sedat Peker’in bahsettiği Rum iş insanı kimdi, nasıl öldü, Demirören’lerle bağlantısı ne?

İşte tüm detaylar…

ARŞİMİDİS ŞİRKETİ DEMİRÖREN’E NASIL GEÇTİ? 

1978 yılında İstanbul Halkalı’da cesedi yakılarak öldürülen Arşimidis şirketinin sahibi Rum iş insanı Papadopulos’un katilinin Yıldırım Demirören’in babası Erdoğan Demirören olduğu iddia edilmişti.

Rum asıllı, Arşimidis Şirketi sahibi Yorgi Papadopulos, İstanbul Halkalı’da yakılarak öldürülüyor. Cinayetin ardından da şirkete Erdoğan Demirören sahip oluyor. Şirkete haksız yere el konmasıyla ilgili şirket temsilcileri tarafından dava açılıyor. Bu dava uzun yıllar sürüyor.

Genelkurmay Başkanlığı’na ait 1982 tarihli belgeye göre, Erdoğan Demirören’in, Arşimidis Şirketi’nin haksız yere mallarının ele geçirilmesinde ve bir tuğla fabrikatörünün ölümünde parmağı olduğu, her iki şirket sahibinin şüpheli ölümlerinin ardından, Demirören’in, bu şirketlerin tüm mal varlıklarına el koyduğu iddia edilmişti.

İddiaya göre; konu hakkında incelemelerde bulunan MİT ve Başbakanlığa gönderilen belgeler Semra Özal tarafından Demirören ailesine ulaştırılmış ve sümen altı edilmişti.

Şirketin 1970’lı yıllarda gazetelerde reklamları yer alıyor.

KONUYU MEHMET BARANSU GÜNDEME GETİRMİŞTİ

KHK ile kapatılan Taraf gazetesinde Mehmet Baransu tarafından gündeme getirilen olay yayınlandığı dönemde çok tartışılmıştı.

İhbar mektuplarının içeriğindeki Erdoğan Demirören’in cinayet işlediğine dair iddialar ve biri Rum asıllı iki kişinin mallarına haksız yere el konmasının ciddiyeti üzerine, konu Başbakanlık Milli İstihbarat Başkanlığı’na incelenmek üzere iletiliyor. MİT, konuyla ilgili ilk cevabı yazısını 28 Ocak 1982’de Genelkurmay Başkanlığı’na gönderiyor. MİT’in 8 Nisan 1982’de ikinci bir yazıyı Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdiği göndermiş.

YORGİ PAPADOPULOS KİMDİR?

1960’ların mültimilyoneri Yorgi Papadopulos, Vehbi Koç’tan sonra Türkiye’nin en zengin adamı olarak anılıyordu. Türkiye’deki şirketlerinin yanı sıra Yunanistan’da da gemilere, topraklara sahipti. Niğde Rumlarındandı.

Mina Papadopulos adlı orta halli bir Rum çiftçinin ikisi erkek, üç çocuğundan biriydi. 10 yaşında İstanbul’a gelmiş ve lise öğrenimini burada tamamlamış. Fayton parçasının yanında iş hayatına atılmış ve 1930’larda Arşimidis Şirketi’ne memur olarak girip bisiklet parçaları satmaya başlamış. Zamanla şirkete ortak olan Yorgi Papadopulos daha sonra ise şirketin sahibi olmuş.

Fransızca, İngilizce, Alman ve Arapça bilen Papadopulos’un eşi Afroditi’den doğan iki çocuğundan birisi hastalıktan, diğer ise kazada hayatını kaybetmiş. Sonradan Müslüman olup adını değiştiren kardeşi Panayot’un çocukları varis olarak çıkana kadar da Yorgi’nin yakınları olduğundan kimsenin haberi olmamış.

Yorgi Papadopulos’un İsviçde’de öldüğünü FİFA’nın tek Türk üyesi ve Arşidimis’in hukuk müşaviri Avukat Necdet Çobanlı açıklamıştı.

Yorgi Papadopulos ardında, dönemin parasıyla 3 trilyonu bulan miras bıraktığı ve varislerinin bu parayı almak için 20 yıl uğraştığı belirtiliyor.

SIKIYÖNETİM KOMUTANLIĞI DA İNCELİYOR

Genelkurmay Başkanlığı, MİT’in yanı sıra konuyu incelemek üzere 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı’na da yazı gönderiyor. 1. Ordu Komutanlığı’ndan ilk yazı 6 Nisan 1982’de Genelkurmay Başkanlığı’na ulaşıyor. İkinci cevap yazısı ise 16 Temmuz 1982’de Ankara’ya, Genelkurmay’a geliyor.

Genelkurmay Başkanlığı her iki kurumdan gelen dört cevap yazısının ardından, 20 Ağustos 1982 tarihinde “Başbakanlık Makamı’na” iki sayfalık bir yazı gönderiyor. Yazının konu başlığı “Arşimidis Şirketi Hakkında.” Bu iki sayfalık resmî yazıya, ihbar mektupları, MİT ve 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı’nın cevap yazıları da ekleniyor.

MİT ve 1. Ordu Komutanlığı tarafından açıklanan belgelerde, Erdoğan Demirören’in aklandığına dair ifadelerin yer almadığına işaret edilmişti. Buradan da ihbar mektubundaki iddiaların “yalanlanmadığı”, olumsuz bir cevap verilmediği anlaşılıyor. Genelkurmay Başkanlığı 20 Ağustos 1982 tarihinde Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanı Nevzat Bölügiray imzasıyla Başbakanlık Makamına gönderdiği iki sayfalık belgede şu satırlara yer veriyor:

“Genelkurmay Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanlığı’na gönderilen ihbar mektubundaki, Arşimidis şirketinin hileli yöntemlerle ele geçirildiği iddiası üzerine konunun ilgi (b) ile 1 inci Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı’nca incelenmesi istenmişti.

Arşimidis Şirketi ile ilgili olarak alınan ilgi (c) duyumdan ise; (2 inci ihbar mektubu kastediliyor) Bu şirket yöneticilerinin Ermeni olayları ile ilişkisinin bulunduğu, sahip oldukları Londra Divan Oteli’nde Ermeni militanları barındırdıkları, Paris, Cenevre ve Newyork’ta çok güçlü olan sermayelerini bu amaç için kullandıkları, Türkiye’de de çok büyük bir sermaye potansiyeline sahip olan bu kişilerin, yargı organlarını bile kendi amaçları doğrultusunda saptırdıkları, hatta çok üst kademedeki asker kişiler ile ilişki kurarak yolsuzluklarını güvence altına aldıkları,

Genelkurmay Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanlığı’nın 24 Şubat 1981 tarihli 7 numaralı bildirisiyle haklarında yurda dön çağrısı bulunan Avukat Necdet Çobanlı ve eşi Belma Çobanlı’nın, (Bu kişiler aynı zamanda Erdoğan Demirören’in de avukatları. Bunlar üzerinden şirkete el konuyor) özel konumlarına güvenerek yurda döndükleri, yetkili savcıya rüşvet vermek suretiyle haklarında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini sağladıkları,

Erdoğan Demirören’in ise Camgaz Şirketi sahibi Metim Camgaz ve tuğla fabrikatörü olan kayınbiraderinin şüpheli ölüm olaylarında parmağı olduğu, ölüm olaylarından sonra bu kişilerin şirketlerini ele geçirdiği öğrenilmiş olup, konunun Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı’nca incelenmesi istenmişti,

Konunun önemi ve özelliği nedeniyle, sağlıklı bir sonuca varabilmek için MİT, 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı’ndan gelen cevabi yazıların da dikkate alınarak konunun incelenip, sonucunun Genelkurmay Başkanlığı’na bilgilendirilmesi emir ve tensiplerinize arz ederim. Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanı Nevzat Bölügiray”

SEMRA ÖZAL DEVREYE GİRİYOR

MİT ve 1. Ordu Komutanlığı’ndan gelen yazıların ardından, dönemin Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanı, Genelkurmay Başkanlığı adına, Başbakanlık’a bir yazı gönderiyor. Yazıya, tüm iddialar, ihbar mektupları, MİT ve 1. Ordu’dan gelen cevabi yazılar da ekleniyor. Belgenin Başbakanlığa ulaşmasının ardından, Turgut Özal’ın eşi Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen “Gizli” damgalı, “Kişiye Özel” bu belgeyi, Başbakanlık’taki masada görüyor. Başbakanlık Makamına yazılan belgeyi kimseye haber vermeden gizlice alıyor. Ardından da Erdoğan Demirören’in kız kardeşine bu belgeyi veriyor. Belgeyi Semra Özal tarafından alındığına resmi bir tutanak da tutulmuş. El yazısı Erdoğan Demirören’in kız kardeşine ait. Başbakanlığa giden resmî belgenin arkasına bu not düşülmüş. Kardeş Demirören, ağabeyi Erdoğan Demirören’e gönderdiği belgenin arkasına şu notu düşmüş: “Bu belgeyi Semranım bana verdi. Başbakanın önüne okusun diye konmuş, o da görmüş almış. Bana verdi. Senin düşmanın olan biri koydurmuş. Özal’a okutmamış.”

2000’e Doğru dergisinde Arşimidis dosyası…

YORGİ PAPADOPULOS NASIL ÖLDÜ?

MİT yetkilisinin bahsettiği rapor, Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde kamuoyuna yansıyan, tartışmalara neden olan ve Mehmet Eymür’ün sık sık gündeme getirdiği rapor. O raporda, Arşimidis Şirketi’yle ilgili şu ifadelere yer verilmiş: “Aynı tarihlerde intikal eden bilgilere göre Nuri Gündeş’in (MİT İstanbul eski Bölge Müdürü) Erdoğan Demirören’in Arşimidis işini kapattırdığı.” Eymür’ün hazırladığı MİT raporunda Papadopulos’un Vural Arıkan, Erdoğan Demirören, Adnan Başer Kafaoğlu ve Necdet Çobanlı tarafından kravatla boğularak öldürüldüğü iddia edildi.

MİT, BELGELERİ İMHA ETMİŞ

MİT yetkilisi, Demirören’le ilgili arşivlerdeki belgelerin zaman içinde imha edildiğini belirterek, “Bu haber yayınlandığında iddialarla ilgili ne ‘evet’, ne ‘hayır’ deriz.” Bu cümlenin ne anlama geldiğini sorduğumuzda, gülümseyerek “Siz de biz de ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz” yanıtını verdi.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram