Otoriterleşmeye karşı mücadelede yeni mevzi; ‘Savunma Yürüyüşü’…

Feyzioğlu'nu tanımaktan baroların yapısı konusundaki iktidar çelişkisine, yargının itibarından Kılıçdaroğlu'nun muhalefet anlayışına, 'Savunma Yürüyüşü'yle kazanılan öz saygıdan hukuk devletinde başkaldırı hakkına...

KRONOS 24 Haziran 2020 PODCAST

Kemal Göktaş, Diken: Feyzioğlu tıynetindeki biri, AKP’nin MHP, bir kısım ulusalcılar, Perinçekçi tayfa ve Mehmet Ağar, Tansu Çiller gibi adları derin devletle ayrı anılmayan isimlerle kurduğu ittifaka elbette kayıtsız kalamazdı. İdeolojisi ve söylemi ile kendisine yakışanı yaparak safını seçti ve ‘rahat etti’.

Deniz Yıldırım, Cumhuriyet: Başkanlık sistemine geçişi nasıl savunmuştu iktidar? “Çok başlılık oluyor, istikrar bozuluyor. Tek başlılık hız ve istikrar getirir.” Şimdi barolar için neyi savunuyorlar? “Baroları bölelim, isteyen istediğine üye olsun.” Siyasal sistemde teklik, barolara gelince çokluk. İlkeler değil, iktidarın işine neyin yaradığı önemli.

Koray Düzgören, Artı Gerçek: CHP’nin bugüne dek arkasına saklandığı terör gerekçesi boş bir bahaneymiş. Bu gerçeği HDP’ye yakın duranların çoğu zaten biliyordu. Muhtemelen CHP’ye oy veren demokrat muhalifler de “Savunma Yürüyüşü’nden uzak duran liderlerine soracaklardır. “Sayın Kılıçdaroğlu, sizi asıl korkutan şey muhalefetin büyümesi olmasın!”

Hasan Fehmi Erdoğmuş, Sivil Siyaset Hareketi: Bağımsızlığın olmadığı yerde hür iradeden söz etme imkânı yoktur ve Türkiye, talimatlara bağlı yargılama yaptığını bütün dünyaya ilan etmiş bir ülkedir. Rahip Brunson hadisesi, bu hüküm cümlesini ispat etmeye tek başına yeter ama onlarca başka örnek de sayılabilir: Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Ahmet Altan ve daha niceleri.

Fatih Polat, Evrensel: Şimdi savunmanın bu yürüyüşü, aslında adalet ve demokrasiye ihtiyacı olan hepimiz için, ‘azami öz saygı’ ve ‘asgari tavizle’ yaşamanın önemini bir kez daha hatırlatıyor. Hem de çok güçlü bir biçimde. Az şey mi?

Fikret İlkiz, T24: Haksız sayılan bir yasaya karşı çıkmak, çıkarılması düşünülen yasalara karşı çıkmak ve bu karşı çıkma nedeniyle uğranılacak bir ceza varsa bile bilmek, bedelini ödemek ve buna rağmen bilinçli olarak ve şiddete başvurmaksızın talepte bulunmak insan hakkının bir parçası olan başkaldırı hakkı olarak tanınmalıdır.