Kürdistan’dan görülmemiş kareler

20. yüzyılda en çok seyahat eden mimari fotoğrafçılar arasında anılan Anthony Kersting'in devasa arşivinden derlenen bir seçki, ‘Kurdistan in the 1940s’ (1940’larda Kürdistan) başlığıyla İngiltere'nin başkenti Londra'daki Courtauld Enstitüsü’nde sergileniyor.

KENAN KARASU 08 Mayıs 2022 FOTOĞRAF

Yezîdîler Laliş tapınağında – The Anthony Kersting Archive, Conway Library, Courtauld Institute of Art. Released under a CC BY-NC 4.0 licence

Kuşağının üretken mimari fotoğrafçılarından Anthony Kersting (1916-2008) Türkiye, Mısır, Suriye, İran, Ürdün ve Irak’ın yanı sıra hemen hemen her Avrupa ülkesini ve Afrika’nın bir kısmını kareleyen bir isimdi. Fotoğrafları gezi rehberlerinden fotoğraf albümlerine uzanan bir mecrada yer edindi. 20. yüzyılda en çok seyahat eden fotoğrafçılar arasında anılan Kersting, bölgenin mimarisini ve insanlarını belgelemek için 1940’lar ve 50’lerde Ortadoğu’yu kapsamlı bir şekilde dolaştı ve gerçekleştirdiği seyahatlerle geniş bir koleksiyon oluşturdu.

2008’de ölümünün ardından Kersting’in 42 bin siyah-beyaz negatif ve 162 bin baskı fotoğraftan oluşan arşivi Londra’daki Courtauld Enstitüsü’ne bağlı Conway Kütüphanesi’ne bağışlandı. Çoğu gün yüzünü görmemiş bu fotoğraflar, gönüllüler tarafından dijital ortama aktarılırken, yakın zamanda kamunun erişimine açılacak. Bu eşsiz koleksiyondan derlenen bir seçki, ‘Kurdistan in the 1940s’ (1940’larda Kürdistan) başlığıyla Courtauld Enstitüsü’nde sergileniyor. Şehrin en önemli sanat koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapan bu mekân, yakın zamanda büyük bir restorasyonun ardından kapılarını açtı. Kersting’in eserleri aynı mekânın yeni açılan mütevazi sergi alanında izleyiciyi bekliyor. Kersting’in fotoğrafları mimariden günlük yaşama, Yezîdîlerin geleneksel törenlerinden Katolik Keldânilere, Antik Ninevâ’daki Nebi Yunus Camisi’nden Musul’daki Büyük Cami’ye uzanan bir dünya sunuyor. Farklı dinlerden ve Kürdistan bölgesindeki hayatlardan, kültürel ve mimari bir seçki olan sergi, bu coğrafyanın zenginliğini bir kez daha hatırlatıyor

Yezîdîler Laliş tapınağında – The Anthony Kersting Archive, Conway Library, Courtauld Institute of Art. Released under a CC BY-NC 4.0 licence

Tutkulu bir fotoğrafçı

Kersting, okuldan ayrıldıktan sonra, iki yıl kadar bankacı olarak çalışır; fakat, buradan fotoğraf alanında hayatını devam etmek ister. 1939’da Kraliyet Hava Kuvvetleri’nde gönüllü olarak çalışır ve 1941’de Mısır’daki fotoğraf birimine gönderilir. Buradaki izinlerini bile fotoğraf çekmek ve bölgede seyahat etmek için kullanır –usta ve üretken bir fotoğrafçının alâmetlerindendir bu. Kersting herhangi bir günlük tutmaz. Fotoğrafların arkasına karaladığı küçük notlardır ondan geriye kalan. Bu yüzden fotoğrafın kendisi, o yaşanmış anı anlatmaya yarayan güçlü bir unsurdur onun için, bir nevi kayıt altına almaktır. Bir fotoğrafçı olarak farklı fotoğraf kağıtları da deneyen Kersting, bu deneysel yaklaşımıyla tutkulu bir fotoğrafçı olduğunu gösteriyor.

Kersting, Ortadoğu turları sırasında, mimariye yapılar kadar tanıştığı insanlar da fotoğraflarına konu olur. Bu onun bir porte fotoğrafçısı olarak da yeteneğini işaret eder. Bu ilgi Londra’ya döndüğünde sadece mimari fotoğrafçılığı ile sınırlı kalır. 1944’teki ziyaretinin ardından Kersting, iki yıl sonra Kıbrıs’tan Londra’ya dönüş yolunda Kürdistan’a yeniden gider, buraların büyüsü çekicidir onun için. Bir kurgudan öte, hayatın kendisidir peşine takıldığı. Örneğin, her yıl Ekim ayında, Yezîdîlerin, Şeyh Adî onuruna düzenlediği yedi günlük dini merasimi 1946’da fotoğraflaması, büyülendiği bu renkli bölgeyi kayıt altına almak istemesidir

Seçkideki portrelerde Yezîdî kadınlar, Kersting’in makinesi karşısında suskun bir nesneden öte, çoğu zaman izleyiciyle bağ kurmaya açık. Derin şaşkın bakışlar, yerel kıyafetlerle süslenmiş bedenler… İki Keldâni kızın portresinde de böyle bir diyaloğa davet var. Kameraya odaklanan bir kız ile gözünü kaçıran bir başka kızın omuzlarındaki testiler ve çıplak ayakları, bedenleriyle bir olmuş ağır bir yüke işaret. Kersting Musul’un kuzeyindeki Al Kosh’ta küçük dükkanların sahiplerini de fotoğraflar, bu onun günlük hayatı kayda alma hevesidir. Ayakkabı tamircisi, bir göz dükkanında, kameraya doğru bakarken, Kersting eski zamandan kalma bir dünyayı önümüze taşıyor

Nebi Yunus Camisi – The Anthony Kersting Archive, Conway Library, Courtauld Institute of Art. Released under a CC BY-NC 4.0 licence

Antik Ninevâ’da Hazreti Yunus

Fotoğraflar arasında Eski Ahit olarak adlandırılan Tanah’ta, peygamber adıyla geçen Nahum’un türbesi var. Asuri İmparatorluğu’nun yıkılmasını haber veren peygamber Nahum’un Al Kosh’taki türbesi, Yahudi sinagogunun içinde yer alırken hem Yahudi hem de Müslümanlar tarafından kutsal bir mekân olarak görülüyor. Son 60 yılda her iki dinin mensupları bu türbeye büyük önem verse de bölgede yaşanan savaş koşulları yapıya zarar verir. Fakat bina şimdilerde restore edilmekte. Bir başka fotoğraf, Hazreti Yunus’un mezar yeri olarak kabul edilen Nebi Yunus Camisi’ndendir. Musul’un dışında, Antik Ninevâ bölgesinin yakınındaki cami, tüm ihtişamıyla çorak bir höyüğün hemen üstünde görülüyor. Asuri kilisesinden camiye dönüştürülen bu yapıda, Hazreti Yunus’u alı koyan balinanın da cesedinin bulunduğuna inanılıyor, bunu Kersting’in notlarından öğreniyoruz

Kersting’in bölgedeki Katolik Keldânilere olan ilgisi, fotoğrafçının mimariden öte bu coğrafyanın haklarıyla da derinden ilgilendiğini açığa vurur. Kersting’in fotoğrafladığı kuzey Irak bölgesindeki Tel Kaif’te yer alan Katolik Keldani kilisesi, 2014-2017 yılları arasında Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün istilası altında kalsa da 2017’de yeniden ibadete açılır. Kersting notlarında, hayretle, taş evlerden ve çamurdan yapılma bu küçük köyün bir İngiliz manastırı büyüklüğünde devasa bir taş kiliseye ev sahipliği yaptığını söyler. Keldani Manastırı’nın bir keşişi de Kersting’in fotoğrafları arasındadır. 16. ve 17. yüzyıllarda Yukarı Mezopotamya’da filizlenen Keldâni Katolikler, Kürdistan bölgesindeki Hıristiyanların büyük çoğunluğunu temsil ediyor. Keldâniler, 1900’lerin başında Türkiye’de de, Güneydoğu Anadolu’da, yaygın bir topluluktu, ne yazık ki bu kültürel zenginlik kaybolup gitti. Al Kosh’taki Keldâni Manastırı’nın heybetli kapısı önünde bekleyen keşişler kadar, binanın mimarı yapısı etkileyici. Bu manastır, birçok kilisenin binden fazla el yazmasına sahiplik etti; fakat, son zamanlardaki çatışmalar nedeniyle kitaplar daha güvenli bir bölgeye taşındı.

The Anthony Kersting Archive, Conway Library, Courtauld Institute of Art. Released under a CC BY-NC 4.0 licence

Çıplak ayaklar ve kutsal mekânlar

Laliş’teki Şeyh Adi’nin türbesinin girişini gösteren fotoğrafta Kersting, kapının hemen girişinde taşa oyulmuş ve sonradan karartılmış bir yılana dikkati çeker. İnanışa göre, yılan Şeyh Adî’yi ısırır ve o da yılanı bakışlarıyla taşa çevirir. Yezîdîler onu, bu inancın baş figürü olan ‘Tavus Kuşu Meleği’ anlamına gelen Melek Tâvus’un bir sembolü olarak görürler. Melek Tâvus, Yezîdî inancında Tanrı ile birlikte O’nun yarattığı yedi meleği idare eder. Fotoğraf, Laleş Vadisi’nde kutsal alanlarda çıplak ayaklarla mekânı ziyaret edenleri, kadınlı erkekli geleneksel kıyafetler içinde Dabke, bir çeşit halay, oynayan Yezîdî Kürtler’in coşkusu barındırıyor. Laliş’te pek çok Yezîdî şeyhin konik kulelerden yapılmış türbeleri bulunurken –Kersting bu kuleleri muhtemelen şaşırtıcı bulmuştur–, bu kutsal mekân IŞİD’in işgali sırasında evlerinden edilmiş aileler için bir sığınak haline dönüşmüştü.

Tel Kaif’te yer alan Katolik Keldani kilisesi – The Anthony Kersting Archive, Conway Library, Courtauld Institute of Art. Released under a CC BY-NC 4.0 licence

Yezîdîler Laliş tapınağına en az bir kez olmak üzere hacı olmak için gelir. Her yıl gerçekleşen bu buluşmalar dini bir ziyaretin yanı sıra bir festivale dönüşür. Kersting’in 18 Ekim 1946’da fotoğrafladığı sergideki kare, elindeki sigarayla küçük tezgâhı önünde sabun, sigara ve kuruyemiş satan bir Yezîdîyi ve etrafındaki meraklı bakışları anlatır. Bir diğer fotoğraftaki, pek çoğu bıyıklı erkek ve yaşlı adam beyazlar içinde huşu içinde ibadet halindedir –Yezîdî inancında bıyık kesmek günahtır. Türkiye’de de özellikle Güneydoğu’da Siirt, Mardin, Hakkari ve Batman’ın köylerinde yaşayan Yezîdîler’in çoğu bölgedeki sorunlar nedeniyle Batı ülkelerine göç etti. Kersting’in Kürdistan’ın en kalabalık şehri Erbil’deki, 32 metre yüksekliğindeki bir moloz yığını üzerine inşa edilmiş kalenin duvarlarını gösteren fotoğrafı, tarihi bir zenginliğe sahip bu şehrin 2014 yılında Dünya Mirası Listesi’ne neden alındığının görsel bir kanıtı. Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden Erbil’in (dört tanrı şehri) 2014’te IŞİD tarafından ciddi bir işgale uğradığını da hatırlatmak gerekir.

Hatra’da bir tapınak  – The Anthony Kersting Archive, Conway Library, Courtauld Institute of Art. Released under a CC BY-NC 4.0 licence

Kersting’in Türkiye gezisi

Müslüman, Yahudi, Hıristiyan ve Yezîdî nüfusun birlikte senelerde yaşadığı Kürdistan bölgesi dini zenginliği kadar mimarisiyle büyük bir mirası içinde barındırıyor. 1940’lardan bu yana bölge insanlarının yaşadığı savaşlar, zulümler ve huzursuzluklar hâlâ etkisini gösterirken, Irak Kürdistan Özerk Bölgesi yaklaşık beş milyon Kürt’ün yaşadığı bir yer durumunda. Kersting’in muazzam bir tarihi değere sahip devasa koleksiyonundan derlenen bu mütevazi Kürdistan sergisi, koleksiyondaki keşfedilecek daha pek çok fotoğrafın habercisi. Koleksiyonunun geri kalanının dijitalleştirilmesine Temmuz ayında başlanacak, özellikle Türkiye gezisinden kareler şaşırtıcı bir hazineyi gün yüzüne çıkaracak gibi. Courtauld Enstitüsü’ndeki sergi 30 Mayıs’a kadar görülebilir.

Ziyaret ve ayrıntılı bilgi için tıklayınız.