Karizmatik liderler hata yapmaz mı? Mesela, metin dışı konuşurken…

KRONOS 26 Şubat 2020 GÜNDEM

Cumhurbaşkanı Recep tayyip Erdoğan’ın bazı durumlardaki yüz ifadesi dikkatini çekiyor Gazete Duvar’da Kemal Can’ın; ‘Erdoğan’ın bu bildik performansı sergilerken yüzünde beliren ifadeler daha farklı bir halin izlerini taşıyor. Bunun önemli bir kısmı, soruya neden olan mevzunun rahatsız edici gerçeklerinden kaynaklanıyor elbette. Saklanan cenazeler, sayı ile verilen kayıplar ve başarı gibi sunulabilecek küçük bir ışığın bile belirmemiş olması. Ancak meselenin “şahsım” kısmı da hiç önemsiz değil. Dolaylı olarak da olsa, “hayatını kaybetmiş askerlerden birkaç tane diye bahsettin” aynasıyla yüz yüze kalmak fena halde ayar bozuyor.’.

Artı Gerçek’te Ahmet Nesin de Erdoğan’la ilgili yazıyor, karizma ve cehalet üzerinden; ‘Eğer Suriye ile sorunların varsa önünde sonunda Suriye başkanıyla konuşacaksın, ülke idare etmek mahalle dedikodusu yapmaya benzemez. Ölen askerlerimizin naaşını kimse istemiyor ve o yüzden “kendimize ait şehit” diye saçma bir tanıma gerek yok. 5 tümceye 5 hata, hem de “TANE” hatasını düzeltirken 5 hata. Buyurun size cahil ama karizmatik bir lider, yazılan dışında konuşunca böyle oluyor.’.

‘Şehitlik’ kavramı ülke idaresinde fonksiyonel bir araca dönüşür mü? Fatih Polat; ‘Erdoğan’ın Libya’da yaşamını yitiren asker haberlerinin ardından dile getirdiği, “Libya’da birkaç tane şehidimiz var, şehitler tepesi boş kalmayacak” sözleri istisnai bir dil sürçmesi değildi. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Boğaz Köprüsü’ne “15 Temmuz Şehitler Köprüsü” adının verilmesi ve yine birçok başka durak, sokak adında yine “şehit” ifadesini görmek, gündelik hayatımızın çok sık karşılaştığımız bir göstergesi haline geldi. Cumhuriyet’in başında yurt savunması bağlamında meşrulaştırılan “şehitlik” kavramı bugün artık iktidarın bekası ve onun politik hedeflerinin dolaysız sonuçlarının onaylanmasının dini, milli ve tarihsel referanslarla desteklenen örtüsüne dönüştürüldü. Özetle, bir yönetme pratiğinin bayrağında bugün bu kavram yazıyor: Şehitlik!’ diyor. Evrensel’de.

Can Ataklı da, Erdoğan’ın konuşmalarının kendi aleyhine şekillendiğini yazıyor Korkusuz’da; ‘Anlamak mümkün değil, Suriye Milli Ordusu denilenler, sanki kendi ülkelerini kurtardılar da sıra Libya’ya mı geldi yani? Bir de tabii “Kendimize ait şehit” tanımı da çok rahatsız edici. Suriyelileri kastediyor olmalı elbette, ama ifade sizin de canınızı sıkmıyor mu? Bazen “Erdoğan konuştukça kendini batırıyor” demekten kendimi alamıyorum.’.

Birikim’de Kafka’nın ‘Dava’sından söz eden Tanıl Bora, Türkiye’deki süreçle bir yakınlık buluyor eserde; ‘Kafka’nın Dava’sı, totaliter bir rejime dair bir anti-ütopya olarak okunabilir, okunmuştur da. Modern totaliter rejimlerin yapabileceklerini daha olmadan öngören, dahiyâne bir anti- ütopya… Günümüz Türkiye’sinde yaşayanlara, Dava’nın kahramanı Joseph K.’nın, müphem bir “suçtan” ötürü, dayanağı belirsiz bir kovuşturma kapanına kısıldığı atmosfer, yabancı gelmeyecektir.’.

Yeni Yaşam’daki yazısında Selahattin Demirtaş Amerika Birleşik Devletleri’nden bir örnekle Türkiye için umutlarını tazeliyor; ‘Düşünsenize, bir ilkokulda öğretmen çocuklara şunu anlatıyor: “Çocuklar, bir zamanlar Kürtlerin dili, Alevilerin inancı hor görülürdü. Kürtçe konuşan öğrencilerin dövüldüğü, yurttan atıldığı olurdu. Göstermelik düzenlemeler yapılır ama Kürtçe’nin gelişmesi için herhangi bir şey yapılmazdı. Eğitimde Kürtçe, kağıt üzerinde vardı ama gerçekte yoktu. Aleviler inançları nedeniyle dışlanırdı. Düşünsenize, ‘Alevinin yemeği yenmez’ bile denirdi.” Çocuklar da birbirlerine sarılarak “Aman Allah’ım, olamaz” diyorlar. Hem de dersi Kürtçe işliyorlar. Ne güzel olur.’.

Günün öne çıkan yorumları KronosPodcast yayınında:
https://soundcloud.com/user-436877268/260220-kp

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram