‘Kaçamayan’ erkeklerin hikâyeleri: Kaçış Rampası

Halil Yörükoğlu’nun yakın zamanda Sel Yayıncılık tarafından okura sunulan ilk öykü kitabı ‘Kaçış Rampası’, hayatla duyguları arasında sıkışıp kalmış erkeklerin hikâyelerini anlatıyor.

YAVUZ GENÇ 03 Ocak 2021 KÜLTÜR

Annesiyle sevdiği kadın arasında kalmış damat adayı, duygu ve hayalleri ile karısının kesin talimatları arasında kalmış plaza insanı, iyilikle iki yüzlülük arasında kalmış taksi şoförü ve daha nicesi…

İlk öykü kitabı Kaçış Rampası’nda sıra dışı değil, sıradan insanların hikâyelerine yer veriyor Halil Yörükoğlu, daha doğrusu erkeklerin. Kadınlar da var öykülerde ama adı, sanı belli, hikayeyi sürükleyen anlamda değil. Destekleyici olarak, “kaçış rampasın” yaklaşan erkeklerin hikâyelerini daha güçlendirme adına.

Kaçış Rampası’nda 16 öykü yer alıyor. Yazarın ilk öykü kitabı ancak, gerek kullanılan dil, gerek tercih edilen kelimeler, basitliğin çok ince işçilikle yoğunlaştırıldığı kurgu ve anlatım, bu haliyle bir ilk kitaptan çok üslubunu oturtmuş bir yazarın kaleminden çıkmış izlenimi veriyor. Görmüş geçirmiş insan izlenimi veren yazar, ince detayları görmedeki başarısıyla da dikkat çekiyor. Günlük hayatın uğultusu içinde kaybolmuş pek çok sesi Yörükoğlu’nun öykülerinde duymak mümkün. İyi bir gözlemci olduğunu da kanıtlayan yazar, hayatla teması oldukça güçlü öykülere imza atmış. Okura hissettirilen ‘yaşanmışlık’ duygusunun yazarın bilinçli tercihi olduğunu düşünüyorum.

Metrobüse binen ‘plaza insanının’ yoldan geçen arabalara bakarken içinden geçenler, yanında araba alabilecek parası varken almaması, daha doğrusu kendisini, karısının kendi iç sesine karışmış sesiyle ikna etmesi, bir anda çekip gitmek istemesi, gidememesi… Gitmeyeceği, gidemeyeceği o kadar aşikâr ki anlatıcının. Karısının sesinin onu tepeden takip ettiğini an be an hissederiz. Kadının ortada yokken bile varlığıyla anlatıcıya bu kadar dokunduğu ender öykülerden biri ‘Ben Haluk’. Kadının, kitap boyunca asıl karakteri destekleyen yan unsur rolü, bu öyküdeki “güçlü kadın” imajıyla biraz olsun yıkılıyor. Ama yine de görünmez, okur hisseder. Bu rolün farkındadır ve bu da yine kesinlikle yazarın bilinçli tercihinin bir sonucu.

Erkek ağırlıklı öykülerde neden kadın karakterin “başrol” üstlendiği bir öykü olmadığı sorusuna yazarın ne cevap verdiğini öğrenmek için, kitap yayımlandıktan sonra onunla yapılmış röportajları okudum ancak sorunun cevabına rastlayamadım. ‘Ben Haluk’ ve ‘Bir Sonraki Durak Maslak’ öykülerinde varlıkları ciddi şekilde hissedilen kadın karakterlere değinen yazarlar var ancak yazarın neden sadece erkekleri anlatmak istediğiyle ilgilenen bir röportajcı olmamış. Şaşırtıcı.

Kadınların hem siyasette hem günlük sosyolojide bu kadar etkin olduğu, feminist hareketin istediği an istediği gündemi oluşturabildiği bir ortamda, yazarın neden sadece erkek karakterlere odaklandığını, kadınları destekleyici unsur olarak kullandığını sormak kimsenin aklına gelmemiş. Bu da bilinçli bir tercih eminim ama yazarın tercihine yol açan sebebi ona sormak bence okura duyulan saygının gereğiydi. Sorulmamış.

Halil Yörükoğlu’nun karakterleri köşe sıkışmış, hep kaçmaya odaklı bazıları kısmen kaçabilmiş kişiler. Yörükoğlu’nun hayata değen yönleri oldukça güçlü karakterleri, kitaba doğallık katıyor. Böylece yazarın hayat tecrübelerinden ve gözlemlerinden süzülen anlatıcı hikâyelerin okur üzerindeki etkisi de aynı çerçevede gerçekleşiyor. Sait Faik okurmuş hissi veren öyküler, herkesin herkese değdiği ‘sokak ve sadelik’ dili içinde anlam buluyor.

İyi bir ilk kitap Kaçış Rampası. Bir iki “bu, burada ne arıyor” dediğim öykü olmasına rağmen, öykülerin her biri okuru sımsıkı yakalamayı başarıyor. Favori öyküm ise ‘Yâsin’. Bu öyküde abdestle arzuları arasında kalmış milyonlarca erkeği görmek mümkün.

Halil Yörükoğlu, sade dili, öykülerden taşan doğallığı ve pek değinilmeyen yaşamları anlatmasıyla gelecekteki güçlü yazarın sesini şimdiden duyuruyor. Aynı doğallık ve özgünlükte devam etmesi şartıyla.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com