İmamoğlu: Bırakın bloke edilen paraları, ihtiyacı olanlara ulaşsın

KRONOS 19 Mayıs 2020 GÜNDEM

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, TELE 1 televizyonunda Sedef Kabaş’ın konuğu oldu ve gündeme ilişkin sorulara yanıtlar verdi.

İmamoğlu, “Engellenen bağış kampanyanızda toplanan ve bloke edilen paralar, daha sonra sahiplerine iade edildi mi” sorusuna şu yanıtı verdi:

“BİZİ YARGILIYORSUNUZ ZATEN BAĞIŞ PARASINI BIRAKIN”

“Hayır, iade edilmedi. Mahkemeye başvurumuz var. Hâlâ mahkemenin adaletli bir şekilde karar vereceğine inanıyoruz ve bu süreci sonlandıracağını düşünüyoruz. Ne yazık ki bu, siyasi kibir üzerinden verilmiş bir karardır. Bu kararın son verilmesi gerekir. Bakın sabırla bekledim. Uzun zamandır bu konuda hiç konuşmuyordum ama Ramazan ayında sordunuz ve içimi acıtıyor. Gerçekten içimi acıtıyor. 100 lira, 200 lira, 300 lira fatura ödendiğinde ne denli mutlu olduğunu gördüğüm aileler İstanbul’da on binlerce var. O parayla kimleri mutlu edeceğimizi hissettiğimde, içim sızlıyor. Kızıyorum da biraz açıkçası. Kardeşim, bizi yargılıyorsanız zaten, soruşturma açtınız; yargılayın. Ama bırakın bağış yapmış insanların paraları, bir an önce ihtiyacı olan insanlara ulaşsın. Ayıptır, yazıktır, günahtır; başka bir şey demiyorum.

“BU TARİFLER, BU BAKIŞ AÇILARI ÇOK DEMODE” 

Kabaş’ın “Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘İstanbul’u kaybedersek, Türkiye’yi kaybederiz’ demişti. Tarihe geçen bir cümle oldu bu. Sayın Erdoğan, ‘Halk sizi seçti ama size hizmet yaptırmam’ diyerek, sizden rövanş almaya mı çalışıyor?” sorusuna İmamoğlu şu yanıtı verdi:

“Ben şöyle düşünüyorum: Kim kazandı? Kim kaybetti? Ya da siyasette kişisel, bireysel duygular üzerinden kazanımların, kaybedişlerin ne önemi vardır? Ben, bunu anlamam. ‘Bu bir zaferdir’, ‘Seçimi kazandım’ gibi tarifleri hiçbir zaman yapmadım. Hiçbir seçim döneminde yapmadım. Ortaya koyduğumuz şey, bir görevi devralmak. Yani millete ait olan bir makamı devraldık ve onun gereğini yapıyoruz. Dolayısıyla bir kere böyle bir tarifi doğru bulmayan bir kişiyim. Bu tarif, asla ve asla milli birlik ruhuna uygun değil. Şu anda ben görevimi yapıyorum. Sayın Cumhurbaşkanı’nın o zamanki sözleri, hala aynı şeyi mi düşünüyor veya işte bugün o düşünceyle belki bazı hususların yavaş işlemesi, hatta yapılmaması, hükümet tarafından yapılan hamlelerin, yanlışların ardı sıra gelmesi bundan sebep midir; onu bilemiyorum. Kesinlikle ne bir şehir kazanılıyor şahsımız tarafından, ne de rakibim tarafından kaybediliyor. Ben, görevi devralıyorum ve kazananın 16 milyon insan olması için de mücadele ediyoruz. Dolayısıyla o tür tarifler, o tür bakış açıları artık çok demode. Millet bunun farkında. Millet çalışanı istiyor, iş üreteni istiyor, demagoji istemiyor ya da polemik istemiyor, bu çatışmaları istemiyor. Onun için mümkün olduğu kadar, bu tarz süreçlerle hiç ilgilenmiyorum. Evet zorluklar yaşatılıyor. Bazı engellemeler, bütçe engellemeleri, Meclis’te yaşadıklarımız; bütün bunlar var. Ama bunlar, bizi yıldıracak meseleler değil. Sadece toplumun bir süreci diye tanımlıyorum. Bir süreç yaşıyoruz. O bakımdan bilemem; hala o etki ile biz mi engelleniyoruz ya da topluma bir ceza mı verilmek isteniyor? Yani ben, 16 milyondan bahsediyorum onu bilemiyorum. Ama zamanı geldiğinde, 16 milyonun kimi cezalandıracağı hakkında, benim epeyce bir bilgim ve epeyce bir hissiyatım var.”

“KİRLİ OYUNLARLA KAZANIM ELDE EDECEĞİNİ ZANNETMEK ACİZLİK”

Kabaş programda, “Devlet içinde devlet olmaz’ suçlamalarına maruz kaldınız. Cumhurbaşkanı, hizmet yapmak isteyen belediyeleri FETÖ’cü ve PKK’lı olmakla suçlayacak kadar bir yere getirdi. Bu suçlamalar ve etiketlemelerle ilgili ne söylemek istersiniz?” sorusunu yönelttiğinde İmamoğlu, şunları söyledi:

“Allah, herkesin kalbine iyilik versin, iyi düşünce versin, hatta merhamet versin, iftiradan korusun. Hep dua ediyorum. Çünkü dua, bugünlere de dair hepimizin ihtiyaç duyduğu bir yakarış. Yaradana sığınıyoruz. Ama dua ederken, bütün bu kötü duygularla, şöyle bir günde bile, böyle bir zamanda bile siyaseti ortak aklın önüne koyup, onun kurallarıyla, siyasetin bilinen bir takım kirli uygulamalarının kurallarıyla hareket etme biçimini kazanım elde edeceğim diye düşünmenin ne kadar büyük acizlik olduğunu aslında belirtmeye çalışıyorum. Dünya ve ülkemiz tarihi bir sınav veriyor. Bugün itibariyle, bütün İstanbul’da bizim birimlerimize arayarak başvuru yapan insan sayısı, 1 milyonu aştı. Yani böyle bir sayı, ‘ihtiyaç duyuyorum ve yardım talep ediyorum’ diye belediyeye başvuruyorsa, bu çok ciddi bir meseledir. Bu meselenin altından da uzlaşarak kalkabilirsiniz. Bir arada mücadele vererek kalkabilirsiniz. Hükümet nasıl anayasa tarafından tanımlanmış, yetkilerle bezenmiş anayasal devletin bir birimi ise, en az o kadar belediyeler de anayasanın tanımladığı devletin birimleri.”

“YEREL YÖNETİMLER GÜÇLENDİKÇE, TOPLUMSAL GÜÇLENİR”

“Biz ne yapıyoruz? Mesela bugün, 11 Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanımız oturduk, toplantı yaptık hep birlikte. Toplantıda ne söyledik birbirimize? Hep şunu söyledik: Yerel yönetim, nasıl kalkınabilir. Yerel yönetimler nasıl güçlenmeli? Çünkü sahada, vatandaşın ilk başvuru yaptığı ve destek aldığı kurumlar, belediyeler. Belediyeler, yerel yönetimler güçlendikçe, toplumsal refah güçlendirebilirsiniz. Başka bir yolu yok bunun. Yani Ankara’dan talimatla siz, Anadolu’nun her yerine ya da Trakya’nın her yerine ulaşamazsınız. Bu mümkün değil. oO zaman bunun partisi olabilir mi Allah aşkına? Tam aksine, herkes bir seferberlik ilan edip, bu süreci çözmeliydi. Ancak ne yazık ki süreç, öyle işlemedi. Sıkıntılar yaşadık. Geldiğimiz noktada, bugün baktığımızda belediyeler olarak çok güzel şeyler yaptık; Ankara’sı İzmir’i, Adana’sı, Mersin’i, Hatay’ı; hepsi. Çok güzel işler yaptık, gurur duyuyorum her bir arkadaşımla. Ama inanın bütün sıkıntılı hallere rağmen, sineye çekerek, gündem yapmayarak işimizi yapmaya devam ettik. Hala çare arayışındayız.”

“TBB, SINIFTA KALMIŞTIR”

“Dönem dönem Türkiye Belediyeler Birliği’ni (TBB) göreve davet eden yazılar yolladık. Bakın Türkiye’nin yerel yönetimlerini temsil eden TBB vardır. Kanun ile varlığını tescil eden bir kurumdur ve bütün belediyeler ortaktır, üyedir. Zor günlerde, hele hele bu tür ortamlarda, tarihi sorumlulukları vardır. Bu tarihi sorumluluk üzerinden, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve unutulmaması adına, ortak hareket imkanı sağlarlar. Ama bugüne geldiğimizde, ne yazık ki yerel yönetimler adına hiçbir mücadelesi oluşmamıştır TBB’nin. Ne yazık ki sınıfta kalmıştır; ‘yok’ gibidirler. Bunu niye söylüyorum? Bütün kurumları siz, siyasi bir baskıyla, hükümet baskısı ile böyle bir manevi bir ortamda bile, böyle bir zor bir ortamda bile baskı ile yönetmeye çalışır ve kurumları zorlarsanız, böyle manzaralar çıkar ortaya. Bu sefer ister bakan olsun, ister TBB olsun, ister valilikler olsun, şu kurum olsun, bu kurum olsun; başlar yanlışlar yapmaya ve dönemin ruhuna zarar verirler. O bakımdan biz, bütün bunlardan sıyrılarak hareket ediyoruz.”

 

 

 

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com