İnsanların umudunun kalmadığı bir coğrafyada gençlerin göçünün yol açtığı çöküş hormonlu büyüme tabloları ile durdurulamaz. Hormonlu büyümenin acısını torunlarımız borç yükü altında ezilerek ödeyecek.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2021 yılının ilk üç aylık dönemine dair gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) verilerine göre Türkiye ekonomisi yüzde 7 büyüdü. Türkiye, Çin ve Tayvan’ın akabinde dünyada en hızlı büyüyen 3’üncü ekonomi oldu. İlk çeyrekte sanayi yüzde 11,7; hizmetler sektörü yüzde 5,9 büyüdü.
Üç aylık dönemde büyüme yüzde 1,7 oldu. Yerleşik hanehalklarının tüketim harcamaları yüzde 7,4 arttı. Devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 1,3, yatırımlar ise yüzde 11,4 arttı. Tarımda yüzde 7,5, sanayide yüzde 11,7, imalat sanayinde yüzde 12,2 büyüme kaydedildi. İnşaat ise yüzde 2,8 büyüdü.
“GÜNCELLEME” DENİLEREK DEĞİŞEN FORMÜLLER
Kâğıt üzerinde son derece parlak duran bu rakamlar Türkiye’de işsizliğe, yoksulluğa çare olamayacak kadar hormonlu. Büyüme verilerinin üzerinde başkanı son iki yılda üç defa değiştirilen TÜİK’in “güncelleme” ismi altında millî gelir hesaplama yöntemini değiştirmesinin sebep olduğu koyu gölge var.
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınında tam kapanma kararlarının yol açtığı daralma işsizliği tarihin en yüksek seviyelerine çıkardı. TÜİK’in “atıl işgücü” diye tarif etse de “geniş tanımlı” işsizlik yüzde 26.
Dar tanımlı işsizlik (yüzde 13,1) üzerine ne eğitimde ne istihdamda olanlar ile iş bulma ümidini kaybedenlerin ilave edilmesiyle elde edilen geniş tanımlı işsizlik başlığı altında 10 milyon işsiz var. İstihdama katılım oranları Almanya’da olduğu gibi yüzde 70’e çıksa TÜİK’in ilan ettiği işsizlik en az ikiye katlanacak.
Yüksek enflasyon liginde ilk 10 ülke arasında yer alan Türkiye, dünyanın en yüksek 7’nci faizini (yüzde 19) ödeyerek hem döviz kurlarını hem de enflasyonu düşürmeye çalışıyor.
Amma velakin yukarıdaki grafik Türkiye’nin tüketim odaklı ve ithalata bağımlı bir ekonomi olmaktan çıkamadığını gösteriyor. Kur arttıkça enflasyon artıyor. Son çare olarak da faiz artırılıyor. Tam bir kısır döngü…
Dünya Bankası günlük 5,5 dolar altında gelire sahip kimseleri “mutlak yoksul” kabul ediyor. Türkiye’de 2019 yılında 8,4 milyon olan mutlak yoksul sayısı 2020’de 10,2 milyona yükseldi.
10 milyon kişinin sosyal sigortadan ve düzenli gelirden mahrum. 10,2 milyon kişi de günlük 5,5 dolar bile kazanamıyor. Yoksulluğun, işsizliğin arttığı bir ekonomide yüzde 7 büyüme karın doyurmaz.
TÜRKİYE’NİN DIŞ BORCU 430 MİLYAR DOLAR
Kâğıt üstündeki büyümenin arka planında krediler ve artan dış borç var. Türkiye’nin toplam dış borcunun (430 milyar dolar) millî gelire oranı yüzde 63.
Döviz cinsinden borcun artması el kesesinden dağıtılan kredilerle ev, havuzlu villa, yazlık. rezidans, lüks araba, akıllı telefon, bilgisayar ve ithal mobilya almanın da bir bedeli olacak elbette.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Dile kolay, özel şirketler ve bankalar yüzde 9,5 yıllık faizle döviz borcu alıyor. Dünyanın en büyük 4’üncü ekonomisi Almanya’nın şirketleri yüzde 1’in altında maliyetle borçlanıyor.
Döviz rezervleri -50 milyar dolara gerilemiş ve her yıl 30 milyar dolar civarında cari açık veren Türkiye ise yüzde 10 yıllık maliyete katlanıyor. Bu kadar yüksek bir finansman maliyetinin altından kalkılabilir mi?
Boğaziçi, Bilkent ve ODTÜ gibi önde gelen üniversitelerden mezun olan gençler soluğu yurt dışında alıyor. Metropoll Araştırma Şirketi’nin 2021 yılı ocak ayı anketine göre, 100 kişiden 47’si yurt dışında okumak veya çalışmak istiyor.
Sadece 2019’da 320 bin kişi Türkiye’den Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avrupa Birliği başta olmak üzere farklı memleketlere göç etti.
İnsanların umudunun kalmadığı bir coğrafyada gençlerin göçünün yol açtığı çöküş hormonlu büyüme tabloları ile durdurulamaz.
Hormonlu büyümenin acısını torunlarımız borç yükü altında ezilerek ödeyecek.
—————————–
İletişim için:
[email protected]
Twitter: @turhanbozkurTV
YouTube: https://www.youtube.com/turhanbozkurt
Facebook: https://www.facebook.com/TurhanBozkurt/
