Fransa’da coşkusuz seçimler

Fransa'da seçim süreci sönük bir havada geçiyor. Pazar günkü seçimlerde Emmanuel Macron'un birinci olarak çıkacağına kesin gözüyle bakılıyor.

KRONOS 09 Nisan 2022 HABER ANALİZ

RUMİ ÜNAL* | PARİS

Fransa halkı Pazar günü cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına gidecek. Daha doğrusu Fransızların bir kısmı demek lazım. Sandığa gitmeyenlerin ve boş oy kullananların oranı 2007 yılından bu yana sürekli artma eğiliminde. 2002 yılında ilk turda seçmenlerin %30’unun sandığa gitmemesi ilk kez bir aşırı sağ adayın (Marine Le Pen) ikinci tura kalmasına neden olmuştu.

Yarı başkanlık sisteminin uygulandığı Fransa’da, seçimlerde mutlak çoğunluğu sağlayan aday beş yıl için geniş yetkilerle başkan olarak seçiliyor. 5. Cumhuriyet olarak adlandırılan 1958 sonrası dönemde söz konusu çoğunluk daima seçimlerin ikinci turunda sağlanabildi.

2022 Seçimlerinde 12 aday olmasına rağmen bunlardan altısının ön plana çıktığı söylenebilir. Son kamuoyu yoklamalarına göre bu isimler sırasıyla: Emmanuel Macron (Merkez sağ), Marine Le Pen (aşırı sağ), Jean-Luc Mélanchon (sol), Eric Zemmour (aşırı sağ), Valérie Pécresse (sağ) ve Yannick Jadot (çevreciler).

Fransa’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhuriyetçiler Partisinin (LR) adayı Valerie Pecresse.

İlk turda seçmenler genellikle kendi siyasi görüşlerine en yakın gördükleri adaya oy verirken ikinci turda stratejik oylar kullanılabiliyor. Örneğin, bahse konu 2002 seçimlerinde aşırı sağın olası bir zaferini engellemek için farklı siyasi görüşteki seçmenler ikinci turda Jacques Chirac’a destek vererek %82 gibi bir oranla seçilmesini sağlamışlardı.

İki yıldır devam eden Covid-19 salgını ve ardından bastıran Ukrayna krizinin gölgesinde gerçekleşen seçim sürecinin sönük bir havada geçtiği geniş kesimlerce paylaşılan bir kanaat. Öncelikle bu bir ölüm kalım seçimi değil. Ayrıca, seçmenler oylarıyla büyük değişiklikler yapabileceklerine inanmıyor ve sandığa gitme oranı düşük kalıyor.

MACRON ORDUSUNUN BAŞINDAKİ KOMUTAN İMAJI VERİYOR

Mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da kendini “daha önemli” işlere vererek etkin bir seçim kampanyası yürütmedi. Macron son iki yıldır patlak veren krizlerde ordusunun başındaki komutan imajı vermeyi tercih etti. Salgının ilk başladığı dönemde televizyondan halka hitabında “savaştayız!” diyerek kendi konumunu da aslında ima etmişti. Halihazırda, Avrupa Birliği dönem başkanlığını da yürüten ve AB’nin tek nükleer güç sahibi ülkesi olarak sıcak savaş riskiyle cebelleşen hakiki bir komutan mertebesine yükseldi. Putin ve Zelensky ile yaptığı görüşmeler sonrasında ofisinde çalışmaktan bitap düşmüş halde “sızan” fotoğraflarıyla bu imajını besledi. Nitekim işgalin hemen sonrasında yapılan anketler bu gayretin sonuçsuz kalmadığını gösterdi. Bu noktada, dilimizdeki “dereyi geçerken at değiştirilmez” deyişinin Fransızcada motamot çevirisi olmasa da farklı versiyonlarının olduğu unutulmamalı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron.

2017 yılında Fransa tarihinin en genç Cumhurbaşkanı olarak seçilen ve neoliberal ekonomik politikaları savunan Emmanuel Macron, taahhüt ettiği reformlardan çok azını hayata geçirebildi. Atmak istediği bazı ekonomik adımlar, sarı yeleklilerin protestolarına yol açtı. Sonrasında, belli aralıklarla Fransa’da gerçekleşegelen dinsel motivasyonlu saldırılar bağlamında, değişmeyen gündem, radikal İslam’la mücadele ve akabinde Covid 19 derken Ukrayna kriziyle beş yıllık görev süresinin sonuna geldi. Bu dönemde sıklıkla otoriterleşme eğilimleri göstermekle, sermaye çevrelerinin çıkarlarını savunmakla ve kırsalda yaşayan halkın sorunlarına duyarsız kalmakla eleştirildi.

GÜNDEM HAYAT PAHALILIĞI

Savaş riskinin nispeten azalmış göründüğü seçim arifesinde bir numaralı gündemin hayat pahalılığı ve satın alma gücünün azalması olduğu görülüyor. Önce Covid-19 salgını, ardından Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Avrupa genelinde olduğu gibi Fransa’da da enflasyon oranını yükselterek %5 seviyelerine çıkardı. Bütün adayların doğal olarak ekonomik koşulların iyileştirilmesiyle ilgili vaatleri mevcut.

Eğer savaş ve ekonomi ilk gündem maddeleri olmasaydı, ülkedeki yabancı kökenliler üzerinden tartışılan Fransa’nın “kimlik” sorunsalı muhtemelen seçimin ana gündemini teşkil edecekti. Macron dahil iddialı adayların tamamının seçim vaatleri arasında İslam’ın aşırıcı yorumlarıyla mücadele, laiklik ve güvenlik vurgusu yer alıyor.

Bu bağlamda, seçim sath-ı mailinde, siyasi yelpazede merkezin sağında konuşlanan adayların anketlerde aldıkları yüksek destek oranları göze çarpıyor. Eric Zemmour ve Marine Le Pen’in yanısıra, bazı söylemleriyle onlarla yarışan cumhuriyetçi aday Valérie Pécresse toplamda %40’ın üzerinde bir kitleyi temsil ediyor.

Eric Zemmour

Siyaset arenasında bir anda ortaya çıkan aşırı sağ aday Eric Zemmour, yabancı düşmanı ve popülist söylemlerindeki üslubunda adeta Marine Le Pen’i geride bıraktı. Kamusal alanda başörtüsü yasağı getirilmesi, aile birleşiminin durdurulması ve vatandaşlık alma şartlarının zorlaştırılması gibi vaatleri olan Zemmour ilk dönemlerde elde ettiği rüzgarı kaybetmiş görünüyor. Aşırı sağın marka ismi Marine Le Pen, benzer söylemlere sahip olmakla birlikte, bu defa merkeze biraz daha göz kırpan, ekonomik konulara da öncelik veren bir “Devlet kadını” görüntüsü vermeye çalışıyor.

SOL TEK ADAYDA BİRLEŞEMEDİ

Diğer taraftan sol siyasi akımların daha az desteğe sahip olduğu görülüyor. Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo ve Çevreci aday Yannick Jadot hiçbir zaman iddialı bir profil çizemezken, aşırı sol adaylar kendi aralarında birleşip tek bir aday çıkaramadılar. İçlerinde anketlere göre en yüksek oy oranına sahip olan Jean Luc Mélanchon, diğer iddialı cumhurbaşkanı adayları arasında ekonomik konuları merkeze oturtan ve 6. Cumhuriyetin kurulmasını öneren yegane söyleme sahip. Profesyonel bir siyasetçi olan Mélanchon 2017 yılındaki seçimlerde %20’ye yakın oy almayı başarmıştı.

Fransada Cumhurbaşkanı Adayı aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi (RN) lideri Marine Le Pen

Anketlere göre, Pazar günkü seçimlerden birinci olarak çıkacağına kesin gözüyle bakılan Macron’un ikinci turdaki rakibinin aşırı sağ aday Marine Le Pen olacağı öngörülüyor. Öte yandan, bir önceki seçimlerden %20’ye yakın oy potansiyeline sahip olduğu anlaşılan Mélanchon’un, sol seçmeni seferber ederek bir sürpriz yapması ve ikinci tura kalması tabii ki imkan dahilinde. Dolayısıyla, şu an için pek de heyecanlı olmayan seçim sürecine ikinci turda bir nebze hareket gelmesi muhtemel.

Fransa’daki mutlak çoğunluğa dayalı Cumhurbaşkanlığı seçim sistemi sayesinde aşırı siyasi akımların iktidara gelmesi engellenmiş gibi görünse de, gelinen aşamada sağ-popülist söylemlerin toplumda bu denli revaç bulması aslında endişe verici. Demokratik bilincin oturmuş olduğu Fransa gibi ülkelerde başkan değişimiyle vatandaşların günlük hayatında kökten değişiklikler yaşanacağı beklenmemekle birlikte, aşırı sağ söylemleri benimseyen bir adayın kazanması durumunda, ülkenin yaklaşık %10’unu teşkil eden Müslüman nüfus ve yabancı kökenliler için daha zor günlerin başlaması muhtemel görünüyor.

*Dış Politika Uzmanı

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram