“El konulan şirketler sahiplerine iade edilirse duman oluruz, kurtarın bizi!”

20 maddelik teklife göre; Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), kayyımlık görevini yürüttüğü şirketlerin genel kurullarının yetkilerini Türk Ticaret Kanunu’na tabi olmaksızın kullanabilecek. Başka bir ifadeyle şirketleri yandaş firmalara peşkeş çekmek için genel kurul onayı alamayınca Türk Ticaret Kanunu’na aykırı hükümler torbaya tıkıştırıldı. Tam bir minare-kılıf operasyonu...

TURHAN BOZKURT 14 Nisan 2022 HABER ANALİZ

15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünün akabinde toz duman içinde herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın 1.000’den fazla şirkete el konulmuştu. Güya aralarında Boydak, Koza İpek ve Naksan gibi sanayi ve madencilik devlerinin bulunduğu şirketlerin hepsi darbeyi finanse etmişti ve terörün finansmanında etkin rol üstlenmişti.

Bazıları tasfiye edildiği için hâlihazırda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesinde kayyımlar tarafından idare edilen şirket sayısı 700 civarında.

Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), Bankacılık Düzenleme ve  Denetleme Kurumu (BDDK) ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) raporları şirketlerin kanun ve yönetmeliklere uygun faaliyet gösterdiğini teyit etmişti.

Aradan geçen 6 yıl boyunca bütün defterleri didik edilen, sahipleri hapse atılan ve idaresinde kayyımların bulunduğu şirketlerin terör, şiddet veya darbe gibi suçlarla doğrudan irtibatını gösteren tek delil ortaya konulamadı.

Bilakis her birinin şehirlerinde, hatta bölgelerinde istihdama ve ihracata en fazla katkı sağlayan vergi rekortmeni şirketler olduğu bir kere daha tescil edildi.

HATA OLMAMASI TİCARİ GERÇEKLERE UYGUN DEĞİLMİŞ!

Hatta Koza İpek Holding’e kayyım kararına gerekçe olarak gösterilen bilirkişi raporunda evlere şenlik şu ifadeler tarihe geçti: “Halbuki Türkiye gibi hassas ekonomik şartlara sahip ülkelerde böylesine yüklü miktarda parasal değerlerin çevrildiği kurumsal yapılarda hiçbir hatanın olmaması, iktisadî, teknik ve ticarî gerçeklere uygun değildir. Dünyanın hiçbir yerinde mükemmel bir kurum, muhasebe sistemi ve finansal yapı mevcut değildir. Ancak şüpheli kurum, şahıs ve ilgili kişi ve kurumların elde edilen resmî belgelerde mükemmel görüntü çizmiş…”


 

Aynen böyle yazıyordu. Türkiye’de mükemmel bir muhasebe kaydı tutmak makul şüphe için delil teşkil ediyordu.

“Skandal” nitelemesinin hafif kalacağı o raporu kaleme alan Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı insan beyninin sınırlarını zorlamanın mükâfatı olarak Anadolu Üniversitesi rektörlüğüne tayin edilmişti.

ERDOĞAN’A “REİS” DİYEN ÜNİVERSİTE REKTÖRÜ

Çomaklı, Instagram hesabı üzerinden yaptığı canlı yayında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “reis” diye hitap edince 8 Mayıs 2020 tarihinde apar topar görevden azledilmişti.

Şafak Ertan Çomaklı’nın annesi Zekiye Çomaklı, AKP’den milletvekili aday adayı da olmuştu.

AKP’nin “muhalif” şirketlere çökmek için kanun hükmünde kararname (KHK) yetkisini kullanırken anayasanın belirlediği sınırları nasıl hiçe saydığını göstermeye tek başına Koza İpek vakası yeter de artar.

El koyma kararı hukukî mesnetten mahrum olunca Yargıtay’dan müsadere onayı almak da mümkün olmadı. Müsadere kararı, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) en ağır maddelerinden biridir ve böyle bir hükmün tesis edilebilmesi için makul şüpheden çok daha fazla delile ihtiyaç vardır.

ESKİ TMSF ÜYESİ YOLSUZLUKLARI TEK TEK İFŞA ETTİ

Anayasa’nın 38’inci maddesi mülkiyet hakkını teminat altına almıştır. Ceza hukukunda suç işleyen kişinin tüm mal varlığının devlete geçirilmesi anlamında “genel müsadere” yasaktır.

Buna rağmen TMSF emaneten kendisini devredilen şirketleri yok pahasına satıyor. Petro-kimya devi Naksan Plastik, 2013 yılında 100 bin TL sermaye ile kurulan YAPIEN İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne (Aby Plastik) 1,2 milyar TL bedelle satıldı.

Naksan’ın değerinin en az 3-4 milyar TL olduğu belirtilmiş ve şirketin sahipleri tarafından satışa karış dava açılmıştı.

Eski TMSF üyesi Abdullah Güzeldülger, kayyım yağmasını şöyle özetlemişti: “100-150 şirketten maaş alan kayyımlar türedi. Bir anda bir baktık her Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının atamasında bu İmran Okumuş bu şirketlere kayyım olarak atandı. Biz TMSF’ye yönetime geldiğimiz zaman bu İmran Okumuş hakkında bir dosya hazırladık. Dönemin devlet bakanına gönderdik. Bunun yaptığı yolsuzluklar usulsüzlükler ile ilgili gönderdik, ancak dosya sumen altı edildi.”

KAYYIMLARI KURTARMAK İÇİN TORBA KANUNA ÖZEL MADDE

Genel müsadereyi mumla arattıracak bir yağma var. El konulan şirketlerin içi kayyımlar tarafından boşaltılınca ve genel kurul onayına tabi işlemler yönetim kurulu kararları ile tahakkuk ettirilince hayli suç dosyası birikti.

Bugün savcıların bigane kaldığı suçların er ya da geç dava konusu olacağını bilen kayyımlar AKP Genel Merkezi ile Saray’ın kapılarını aşındırıyor.

“Ne dediyseniz yaptık, şimdi ne şirketleri satabiliyoruz ne de müsadere edebiliyoruz. Şirketler sahiplerine iade edilirse duman oluruz.” diye feryat eden kayyımları kurtarmak için AKP tarafından torba kanun teklifi hazırlandı. Dikkatleri başka yöne kaydırmak için ıvır zıvır meseleler de torbaya ilave edildi.

20 maddelik teklife göre; TMSF, kayyımlık görevini yürüttüğü şirketlerin genel kurullarının yetkilerini Türk Ticaret Kanunu’na tabi olmaksızın kullanabilecek. Başka bir ifadeyle şirketleri yandaş firmalara peşkeş çekmek için genel kurul onayı alamayınca Türk Ticaret Kanunu’na aykırı hükümler torbaya tıkıştırıldı.

Esas sahiplerinin gözü önünde anayasaya ve kanunlara aykırı bir kanun çıkarılacak. Böylece şirketler tamamen yağmalanacak.

NORMLAR HİYERARŞİSİ YERLE BİR EDİLDİ

Her ne kadar yeni Türkiye’de romantik kalsa da hukuk devletinin olmazsa olmaz kaideleri vardır. bir hukuk düzeninde mevcut olan, anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik gibi normlar, dağınık hâlde ve rastgele değil, alt alta, üst üste bulunur. Bu normların arasında altlık-üstlük ilişkisi vardır.

Buna “normlar hiyerarşisi” veya “hukuk düzeni piramidi” denir. Söz konusu hiyerarşide alt basamakta yer alan norm geçerliliğini üst basamakta yer alan normdan alır ve dolayısıyla ona uygun olmak mecburiyetindedir.

Kanun anayasaya, yönetmelik kanuna aykırı olamaz. Yangından mal kaçırırcasına torba kanunla TMSF’ye geçici olarak idaresini üstlendiği şirketleri satma yetkisi verilirken hukuk düzeni piramidi ve normlar hiyerarşisi yerle bir ediliyor.

TMSF üyeleri ve bütün kayyımlar, hukuk dışı bir yetki ile dokunulmazlık zırhına bürüneceklerini zannediyorlarsa fena hâlde yanılıyorlar. Zira çaldıkları minare diktikleri kılıfa sığmayacak kadar büyük.

Hukuk devleti ikame edildiğinde Boydak, Koza İpek, Naksan ve Alfemo gibi el konulan şirketlerin ana hissedarlarından küçük ortaklarına varıncaya kadar hemen her pay sahibi geriye dönük davalar açacaktır. Bugün sumen altı edilen dava dosyaları da raftan indirilecektir.

İşte o gün TMSF Başkanı Fatin Rüştü Karakaş başta olmak üzere hukuksuz işlemlerde imzası bulunan bütün fon kurulu üyeleri ile diğer kayyımlar hem hapis cezaları hem de yüklü tazminat cezası ile karşı karşıya gelecek.

Mülkiyet hakkı nükleer silahlarla imha edilirken muhalefet partileri cenahından herhangi bir itiraz gelmemesi demokrasi adına başka bir utanç vesikasıdır.

Adamına göre vicdan vicdansızlığın ta kendisidir. Mahalle farkına göre adalet ise, otoriterliğin payandasıdır.

İletişim için:

https://www.youtube.com/turhanbozkurt

Twitter: @turhanbozkurTV

https://www.facebook.com/TurhanBozkurt/

e-posta: [email protected]

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com