Dünya Hali: Merkel’de Erdoğan’ın yetkilerinin yarısı bile yok

Dış politika uzmanı Murat, ne Alman Şansölyesi Merkel'in ne de ABD Başkanı Biden'ın yetkilerinin Erdoğan'ın yarısı kadar bile olmadığını, öyle olunca bir liderin tüm sistemi kendi etrafında şekillendirerek güçler ayrımını yok etmek suretiyle bir tek adam rejimi oluşturabilme ihtimalinin çok düşük kaldığını belirtti.

KRONOS 16 Eylül 2021 VİDEO

Dünya Hali programının bu haftaki bölümünde Almanya’da 26 Eylül’de düzenlenecek genel seçimlerdeki şansölye adayları ele alınarak bu çerçevede Almanya ile Türkiye siyaseti arasındaki çarpıcı farklılıklar tartışıldı. Programda, Gazeteci Buket Güney’in soru ve yorumlarına cevaben Dış Politika Uzmanı, eski Diplomat Ömer Murat özetle şu hususları dile getirdi:

KUTUPLAŞMA SİYASİ İSTİKRARSIZLIK ÜRETİR

GÜNEY: Yaklaşık 16 yıldır Almanya‘da Merkel iktidarı var. Angela Merkel kendi isteğiyle yeniden aday olmadı ve koltuğunu yeni bir başbakana bırakacak. Ülkede bir kriz havası ve kutuplaşma ortamı yok. Bunu Doğu toplumlarında ve liderlerinde göremiyoruz. Uzun süre iktidar da kalanların gidişleri de çok kolay olmuyor. Üstelik geride siyasi istikrarsızlık ve enkaz kalıyor. Bu farklılık hakkında neler söylersiniz?

MURAT: 16 yıllık Merkel iktidarı biterken Almanya’da sonrasında ne olacağına dair bir endişe gözlenmiyor. Bu, seçimin sonuçlarının şimdiden bilinmesinden de kaynaklanmıyor. Ülkede 5 kadar önde gelen parti var, seçim sonucunda bunların bazıları arasında bir koalisyon hükümeti kurulması bekleniyor. Bu öngörülebilirlik bir istikrar sağlıyor. Zaten Batılı demokrasilerin en büyük gücü, bu iktidar değişimlerinin kansız, şiddetsiz, nispeten sancısız olmasıdır. Ne Merkel’in ne de hatta ABD Başkanı Biden’ın yetkileri Erdoğan’ın yarısı kadar bile değildir. Öyle olunca burada bir liderin tüm sistemi kendi etrafında şekillendirip, tüm güçler ayrımını yok edip, tek adam rejimi oluşturabilme ihtimali çok düşük kalıyor. Bunu engellemek için anayasal kontroller koyulmuş, kurumlar güçlendirilmiş. Türkiye’de olmayıp Almanya’da olan bu…


 

Almanya’da halihazırda büyük bir siyasi gerilim yaşanmamasının bir diğer nedeni Merkel’in 16 yıldır ülkeyi kutuplaşmayla değil koalisyonlarla yönetmiş olması… Bu düzen iyice yerleştiği için o gittikten sonra da yine benzer koalisyonlar kurulması bekleniyor. Yani ortada bir rövanşizm yok. Toplumu Erdoğan gibi kutuplaştırdığınız zaman, karşıdaki muhalif kitle bilenmeye başlar ve iktidara geldiğinde rövanşist tavırlara yönelir. Oysa Almanya’yı uzun zamandır merkez sağ ve merkez solun koalisyonları yönetiyor. Yani mesela “Sağcılar iktidardan düşerken solcular iktidara gelirse her şey birdenbire değişir mi, karışıklık yaşanır mı, ülke istikrarsızlığa düşer mi?” gibi endişeler mevzubahis değil…

ALMAN HALKI NAZİ GEÇMİŞİ NEDENİYLE POPÜLİST LİDERLERE MESAFELİ

GÜNEY: Almanya bu seçimde birçok açıdan ilkleri yaşıyor. En önemlisi uzun bir dönem tüm genel seçimlerde sadece Hristiyan Demokratlar ile Sosyal Demokratlar şansölye adayı çıkarıyordu. İlk defa üçüncü bir parti (Yeşiller) bu seçimde aday çıkardı. Bu Almanya ve secimler için önemli bir ayrıntı. Üç adayın da “güçlü” ve karizmatik lider özelliklerini çok yansıtmadığını gözlemliyoruz. Ancak Merkel de bu tanıma uymuyordu ama en kritik dönemlerde gerçekçi ve başarılı denilebilecek politikalar izlemeyi ve Alman toplumunun büyük çoğunluğu için ‘ güvenilir’ bir lider olmayı başardı. Alman toplumunu yansıtması ve adayların özelliklerini daha iyi görebilmek su soru geliyor akıllara: “Alman şansölye adayları neden karizmatik değil?”

MURAT: Bu, Alman tarihiyle yakından ilişkili bir olgu. Nazi döneminin tatsız hatıraları popülist, karizmatik liderlere karşı bir şüphe doğuruyor. Merkel de ilk göreve geldiğinde karizmatık bir havası yoktu, bir geçiş figürü olduğu, muhtemelen bir kez daha seçilmeyeceği yorumları yapılmıştı. Almanların popülist liderlere yönelik bu soğukluğu, ABD’de Trump’ın seçilmesi, İngiltere’de Brexit referandumu, dünyada aşırı sağın yükselişi, hatta Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin yaşadığı siyasi, ekonomik krizler gibi nedenlerle bugün daha da artmış durumda…  Sosyal Demokratlar’ın şansölye adayı Olaf Scholz’a sorulara devamlı aynı, kısa yanıtları verdiği için “Şolzomat” lakabı verilmiş. Ama bu şu an anketlerde birinci sırada bulunmasını engellemiyor. Popülist liderlerden ağzı yanmış bir halkın doğal bir tepkisi sözkonusu… Türkiye’de de Erdoğan sonrası ülkeyi yönetmeye talip yeni partiler kurmuş bazı liderlere baktığımızda sanki benzer bir durum görüyoruz. Babacan ve Davutoğlu’nu AKP lideriyle kıyasladığımızda ona pek benzemediğini ve onun kadar popülist ve karizmatik olmadıklarını görüyoruz. Henüz böyle bir tespitte bulunmak için erken olmakla birlikte, benzer bir yönelimin Türkiye’de yaşanabileceğine ilişkin bunlar işaret olabilir mi? diye sorabiliriz.  Batı’da örneği olmayan bir başkanlık sisteminden dolayı ülke ciddi krizler yaşıyor.

MURAT: Şunu anlamamız lazım, Batı’nın bu denli ileri gitmesini sağlayan önemli nedenlerden biri, tarihi süreçte hükümdarlarının güçlerini sınırlayan anayasal düzenler oluşturmayı başarmış olmalarında yatar. Örneğin gerek İngiltere’deki Muhteşem Devrim’de, gerekse Fransız İhtilali’nde çözülmeye çalışılan temel sorun, hükümdarın yetkilerini kısıtlayarak devlet bütçesini denetime almak ve özel sermayeyi hükümdarın parası bitince “mala, mülke çökme” eğilimlerine karşı korumaktır. Hükümdarın aşırılıklarına karşı kuvvetler ayrılığının, güçlü kurumların olduğu bir düzen meydana getirmişler. Almanya tek adam rejimini yaşadı, bunun ülkeyi nerelere götürdüğünü gördü, sonrasında yetmiş yıldır, demokrasiyle yönetiliyor ve tarihinin en müreffeh dönemlerinden birini yaşıyor. Hallerinden memnunlar, öyle fazla karizmatik olmayan liderler tarafından koalisyonlarla yönetilmeyi daha tercihe şayan buluyorlar.

 

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com