Demirtaş: Kobani soruşturması yargı tarihinin en büyük siyasi kumpası

HDP'li siyasetçilerin Kobani soruşturması kapsamında tutuklanmasını yargı tarihinin en büyük siyasi kumpaslarından biri olduğunu söyleyen Demirtaş, "Bizi hem öldürüp hem katil ilan edenlerin bizzat kendileri bu katliamların baş sorumlusudurlar. Herkes bunu net olarak bilmelidir" dedi.

KRONOS 23 Ekim 2020 GÜNDEM

Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP’li siyasetçilerin Kobani soruşturması kapsamında tutuklanmasını yargı tarihinin en büyük siyasi kumpaslarından biri olduğunu söyledi. Demirtaş, “Bizi hem öldürüp hem katil ilan edenlerin bizzat kendileri bu katliamların baş sorumlusudurlar. Herkes bunu net olarak bilmelidir” dedi.

Kobani sürecinde yaşanan katliamların hukuki ve siyasi sorumlusunun AKP olduğunu söyleyen Demirtaş, “Ancak bunun üstünü örtmek için sürekli olarak HDP’yi hedef göstererek, kriminalize etmeye çalışıyorlar” ifadesini kullandı.

HDP’siz bir Türkiye’nin ancak ‘ırkçı ve faşist küçük bir grubun istilası altında inleyen bir Türkiye’ olacağını kaydeden Demirtaş, “Milliyetçisinden muhafazakârına, solcusundan Alevi’sine, Atatürkçüsünden ulusalcısına kadar her Türk arkadaşım bilmelidir ki, Cumhuriyet var olmaya devam edecekse ırkçı ve faşist bir otoriter rejim yerine demokrasi inşa edilecekse bu HDP’siz, Kürt’süz olmaz, olamaz” şeklinde açıklamada bulundu.


Bu haber de ilginizi çekebilir: 

d Demirtaş: Kobani soruşturması yargı tarihinin en büyük siyasi kumpası

d Demirtaş: Kobani soruşturması yargı tarihinin en büyük siyasi kumpası

 

Edirne F Tipi Cezaevi’nden bianet’in sorularını yanıtlayan Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP’ye yönelik başlatılan “Kobani Olayları” soruşturmasını şöyle değerlendirdi:

“HAKAN BUKSUR LİNÇ EDİLEREK KATLEDİLDİ”

“HDP’ye yönelik operasyonların hiçbirinin hukuki olmadığını, siyasi amaçlarla yapıldığını artık herkes biliyor. Kobani olaylarında yaşanan şiddet HDP’nin açıklamasıyla değil, ondan bir gün sonra Erdoğan’ın “Kobani düştü, düşecek” provokasyonuyla başlamıştır. İlk ölüm, Erdoğan’ın bu ifadesinden sonra, Muş’un Varto ilçesinde, 25 yaşındaki Hakan Buksur’un öldürülmesiyle meydana geldi.

O katliamın en büyük mağduru HDP’lilerdir. Örneğin İzmir’de katledilen Ekrem Kaçeroğlu. Üç kız çocuğu babasıydı, çay ocağı işletiyordu. Linç edilerek katledildi. Linç edildiği anların videosu var, fotoğrafları var. Dört kişi yakalandı, ikisi iki ay sonra tahliye edildi. Diğer ikisi de daha sonra tahliye edildi. Yani bu davada görüntüler var, fotoğraflar var ama tutuklu kimse yok. Bu tutuksuz sanıklar duruşmalara bile gelmiyor. Mahkeme halen devam ediyor. Bu sadece bir örnek. Bunda görüntüler var diye bir dava açma mecburiyeti oldu. Çoğu ölümde, linçte herhangi bir hukuki işlem bile yok.”

27 fotoğrafçıya ait 90 fotoğraftan oluşan fotoğraf koridoru, Tünel Meydanı’ndan Galatasaray Lisesi önüne kadar uzanan bir zincirle sergilenmişti.

“Yargı, siyaset ve medya manipülasyonlarıyla tüm gerçekleri karartmaya çalıştılar. Güneş balçıkla sıvanmaz. Tüm gerçekler ve sorumlular bir gün mutlaka ortaya çıkacak. Bugünlerde bize yapılanlar yargı tarihinin en büyük siyasi kumpaslarından biridir. Ancak bilinmelidir ki, günü geldiğinde bu kumpasa dahil olan siyasiler, yargı mensupları ve medya şaklabanları yargı önünde kesinlikle hesap verecekler.”

“BİZİ ÖLDÜRDÜLER, BİZİ KATİL İLAN ETTİLER”

“Bizi hem öldürüp hem katil ilan edenlerin bizzat kendileri bu katliamların baş sorumlusudurlar. Herkes bunu net olarak bilmelidir. Son tutuklamalarla ilgili de herkes çok dikkatli davranmalıdır. Kumpasa dahil olurlarsa ileride yargılanacaklarını bilerek hareket etmelidirler. Çünkü bizlere karşı gerçekten çok büyük ve ağır suçlar işleniyor. Kimse bu suçlara ortak olmamalıdır.

Biz asla boyun eğmeyeceğiz. Dimdik durarak bütün bu komploları bir kez daha boşa çıkaracağız ve mutlaka kazanacağız. Herkesin hesabını kitabını buna göre yapmasını tavsiye ederim. Sonra ileride ‘Ben duymadım, ben görmedim’ olmasın.”

Demirtaş, “Bazı uzmanlar operasyona dair ‘gündem kaydırma’ bazıları da ‘tam da gündemin kendisinin Kürt sorunu’ olduğunu söylüyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu şekilde yanıt verdi:

“Bunun adına gündem değiştirme falan denilemez. Otoriter tek adam rejiminin yol açtığı zulüm, gündemin tam da kendisidir. Kürt sorunu ve demokrasi sorunu, bunlarla bağlantılı ekonomik sorunlar, işsizlik ve yoksulluk gündemin ta kendisidir.

AKP-MHP faşist iktidarı varlığını ancak zorbalıkla, baskıyla, tehditle, yalanla sürdürebiliyor. Yapılan her şey bizzat iktidar ortaklarının açık talimatlarıyla yapılan zulüm uygulamalarıyken, buna gündem saptırma demek zulmü normalleştirmek anlamına gelir.”


Bu haber de ilginizi çekebilir: 

d Demirtaş: Kobani soruşturması yargı tarihinin en büyük siyasi kumpası

d Demirtaş: Kobani soruşturması yargı tarihinin en büyük siyasi kumpası

 

“Tutuklamalar da zulümdür. Pandemide, eğitimde, sağlıkta yaşanan dehşet verici boyutlara varmış eşitsizlikler de zulümdür. Kayyum uygulaması da zulümdür.Yani zulüm, AKP-MHP faşist iktidarının temel politikasıyken biz o zulüm uygulamalarının birine gündem saptırma dersek zulmü görmezden gelmiş, hatta dolaylı olarak onaylamış oluruz.

Oysa doğru olan şey, her zulüm uygulamasına en yüksek sesle karşı çıkmaktır, itiraz etmektir, direnmektir. Zulmün kime yapıldığına bakmaksızın mağdurun yanında olmaktır. AKP-MHP faşist iktidarının gündemi zulümse muhalefetin gündemi de mücadele olmalıdır.”

“HDP PARTİ BİNALARINDAN İBARET DEĞİLDİR”

“Hem HDP’ye hem de demokratik kamuoyuna mesajınız nedir?” sorusu yöneltilen Demirtaş, şöyle cevap verdi:

“Halkların Demokratik Partisinin ilkelerini benimseyen, HDP’ye gönül vermiş olan tüm arkadaşlarım, kardeşlerim, yoldaşlarım büyük ve onurlu bir mücadelenin cesur temsilcileridir. Özgürlük, demokrasi ve barışın kazanılmasında HDP’liler gerçekten fedakârca bir mücadele yürütüyorlar. Bunca baskıya rağmen HDP’nin halen asıl ayakta kalabildiğine şaşıranlar, halklarımızı zerre kadar tanımıyorlar. HDP’nin parti binalarından ibaret olmadığını, partimizin genel merkezinin kalplerde inşa edildiğini göremiyorlar.

Kürt halkı şunu bilmelidir ki hiçbir emekleri, ödedikleri hiçbir bedel boşa gitmemiştir, gitmeyecektir. Bizler bu ülkede özgür, eşit, onurlu bir halk olarak yaşayacağız. Bunu hep birlikte mutlaka başaracağız.”

Yine Türk halkı da şundan emin olmalıdır ki, HDP Türkiye demokrasisinin, iç barışının, birlikte ve eşit yaşamanın güvencesidir. HDP’ye sahip çıkmak demokrasiye sahip çıkmaktır. Silahların tümden ortadan kalkacağı, barış içinde bir geleceğe destek olmaktır.

HDP’siz bir Türkiye, ancak ırkçı ve faşist küçük bir grubun istilası altında inleyen bir Türkiye olur. Fakat ele ele verirsek hep beraber aydınlık yarınları inşa edebiliriz. Yeni yüzyılda Cumhuriyet’i demokrasiyle buluşturabiliriz. Barış ve refah içinde bir ülkeyi var edebiliriz.”

“HDP’SİZ, KÜRT’SÜZ OLMAZ”

“Bu nedenle milliyetçisinden muhafazakârına, solcusundan Alevi’sine, Atatürkçüsünden ulusalcısına kadar her Türk arkadaşım bilmelidir ki, Cumhuriyet var olmaya devam edecekse ırkçı ve faşist bir otoriter rejim yerine demokrasi inşa edilecekse bu HDP’siz, Kürt’süz olmaz, olamaz.

Ve yine herkes şunu net olarak bilmelidir ki, HDP kesinlikle barış yanlısıdır. Silahın ve şiddetin kesin olarak son bulmasından, sorunların diyalogla ve siyasetle çözülmesinden yanadır. Tek adam rejiminin kara propagandasına asla prim vermeyin. HDP’ye, bizlere kulak verin.”

Kobani için 7 Ekim 2014’te Galatasaray Lisesi önündeki destek eylemi.

Çıkan olaylarda sivil halka saldırılar gerçekleşmesi ve birçok kamu binasının yanında ev, işyerleri ve taşıtların da yakılması nedeniyle pek çok ilde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 10 Ekim itibarıyla 35 kişi gösteriler sırasında hayatını kaybetti.

İnsan Hakları Derneği’nin raporuna göre 7-12 Ekim 2014 tarihleri arasında Kobani eylemlerinde ülke genelinde 46 kişi öldü, 682 kişi yaralandı ve 323 kişi tutuklandı. Resmi verilere göre ise 1113 bina hasar gördü. HDP ise olaylar sırasında 51 kişinin öldüğünü ve bunlardan 47’sinin HDP’li olduğunu açıkladı.

AYNI SORUŞTURMADAN TUTUKLANAN SİYASETÇİ SAYISI 22’YE YÜKSELDİ

Kobani soruşturması kapsamında 82 siyasetçiye gözaltı kararı çıkarıldı. 20 Eylül 2019 tarihinde eski HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, 2 Ekim’de HDP’li Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen, HDP MYK üyesi Alp Altınörs, HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, eski milletvekilleri Ayla Akat Aka ve Prof. Dr. Emine Beyza Üstün, eski DBP Eşbaşkanı Emine Ayna, eski HDP MYK üyeleri Bircan Yorulmaz, Berfin Özgü Köse, Dilek Yağlı, Can Memiş, Günay Kubilay, Bülent Parmaksız, Pervin Oduncu, İsmail Şengün ve Cihan Erdal, eski HDP Genel Saymanı Zeki Çelik, HDP RTÜK üyesi Ali Ürküt, 12 Ekim’de eski DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ve eski HDP milletvekili Aysel Tuğluk, 17 Ekim’de ise DBP’li eski Diyarbakır Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak tutuklandı.

EV HAPSİ VE YURT DIŞI YASAĞI…

25 Eylül’de gözaltına alınan ve 2 Ekim’de tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen siyasetçilerden eski HDP Milletvekili ve İmralı Heyeti Üyesi Sırrı Süreyya Önder, eski MYK Üyesi Gülfer Akkaya ve eski milletvekili Altan Tan adli kontrol şartıyla, 17 Ekim’de tutuklu eski HDP Milletvekili Gülser Yıldırım “ev hapsi” şartıyla, 19 Ekim’de ise kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk yurt dışı yasağı şartıyla serbest bırakıldı.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com