Davutoğlu: KHK’larla on binler aileleriyle sivil ölüme terk edildi

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Temmuz 2016 ve Temmuz 2018 tarihleri arasında kabul edilen 31 OHAL KHK'sıyla on binlerce kişinin, aileleriyle birlikte mağdur edildiğini ve sivil ölüme terk edildiğini kaydederek, “KHK’larla ihraç meselesi, artık bir beyin kanamasına dönüşmüştür” yorumunda bulundu.

KRONOS 01 Mart 2021 GÜNDEM

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin gündeme ilişkin görüş ve önerilerini paylaştığı basın toplantısında 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmüne Kararnameler’le (KHK) on binlerce insanın sivil ölüme terk edildiklerini söyledi. Davutoğlu, 15 Temmuz’dan günümüze biriken insan hakları ihlallerinin çözülmesi gerek en önemli meselelerden biri olduğunu söyledi.

KHK’ların bir beyin kanamasına dönüştüğünü savunan Davutoğlu, “KHK’larla ihraç meselesi, artık bir beyin kanamasına dönüşmüştür. Bir insan hakları eylem planının kangren haline gelmiş bu soruna el atmaması; OHAL Komisyonuyla ilgili yeni düzenlemelere gitmemesi, süreci hızlandırıp mağduriyetleri gidermemesi beklenemez” şeklinde konuştu.

“ÖNCELİĞİMİZ İNSAN HAK VE ONURUNUN KORUNMASI”

Davutoğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

“Bugün açıklamamı tek bir konuya odaklamak istiyorum: İnsan Hakları. Gelecek Partisi olarak sadece hukuk ve yargı alanında değil, sağlık, çevre, ekonomi gibi alanlarda da önceliğimiz insan hak ve onurunun korunmasıdır. Bugün iktidarın insan hakları reformundan bahsediyor olması geç kalmış olmakla birlikte sevindiricidir. Ancak böylesi bir reformun başarılı olması önce sağlıklı bir muhasebe ve özeleştiri yapılmasına sonra da samimiyetle ve tutarlılıkla yaklaşılmasına bağlıdır.”

“Türkiye’de, 15 Temmuz hain darbe kalkışmasının ardından, darbecilerle mücadele adına alınan siyasi kararlar günümüze dek birikerek gelen insan hakları ihlallerine yol açan siyasal, sosyal, ekonomik ve yargısal sorunlar üzerinde etkili olmuştur. OHAL süreci ve bunun uzantısı olarak ilan edilen Cumhurbaşkanlığı kararnameleri kadar, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte gelişen siyaset etme modeli de sorunlar yumağının büyümesinde etkili olmuştur.”

“YARGI BAĞIMSIZLAŞMADIKÇA TÜRKİYE’NİN İNSAN HAKLARI SORUNU DA ÇÖZÜLEMEZ”

“Selçuk Özdağ’ın öldürmeye teşebbüs ile silahlı ve sopalı saldırıda yaralanmasının ardından zanlılar önce tutuklanmış daha sonra iktidar ortağı MHPli milletvekillerinin savcıları açık bir şekilde tehdit etmesi üzerine bir ay bile geçmeden serbest bırakılmışlardır. Böyle bir ortamda yargıdan adalet dağıtmasını beklemek, bir hayalperestliktir. Böyle bir ortamda insan hakları reformundan bahsedilemez.”

“Hâkimler ve Savcılar Kurulu özerk kılınmadıkça yargı bağımsızlaşamaz. Yargı bağımsızlaşmadıkça Türkiye’nin insan hakları sorunu da çözülemez. Türkiye’de insan hakları alanındaki önemli sorunlardan biri de tutukluluğun ceza hükmü yerine geçirilmesidir. Tutukluluk, ceza yargılamasının ancak istisnaen başvurulması gereken bir unsurudur.”

“OHAL KHK’LARI’NI AYM DENETLEYEMİYOR”

“İnsan haklarının garantisi olan Anayasa hükümlerinin göz göre göre uygulanmaması, yürütme gücünün yargıyı hâkimiyeti altına almasının eseridir. Diğer bir deyişle bu tablo, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ürünüdür. Cumhurbaşkanını yargının en yüksek amirine dönüştüren Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ilga edilmedikçe bu uygulamalar sona erdirilemeyecek ve insan hakları ihlâlleri de engellenemeyecektir.”

“Türkiye’deki insan hakları ihlâllerinin temelinde yer alan diğer bir faktör, Anayasanın 119. maddesinin 6. fıkrasının Cumhurbaşkanına sunduğu Olağanüstü Hal Kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisidir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bakanlar kurulunu ilga ettiği için yeni düzende bu yetkiyi Cumhurbaşkanı tek başına kullanmakta. Üstelik Anayasanın 148. maddesi, OHAL KHK’larına yargı bağışıklığı sunduğu için bunlar, Anayasa Mahkemesi’nce denetlenemiyor.”

“ONBİNLERCE KİŞİ AİLELERİYLE BİRLİKTE SİVİL ÖLÜME TERK EDİLDİ”

“OHAL mutlak bir keyfîlik rejimine dönüşüyor ve yoğun insan hakları ihlâllerine yol açıyor. Nitekim Temmuz 2016 ve Temmuz 2018 tarihleri arasında kabul edilen 31 OHAL KHK’sıyla onbinlerce kişi, aileleriyle birlikte mağdur edildi ve sivil ölüme terk edildi. Bu tablonun bir kez daha tekrarlanmaması için OHAL KHK’sı kavramının tümüyle ilgası gerekiyor.”

“KHK’LARLA İHRAÇ MESELESİ, ARTIK BİR BEYİN KANAMASINA DÖNÜŞMÜŞTÜR”

“İktidara çağrımız: Bugüne dek yapmayı beceremediğiniz işi yapın ve hukuk devleti ilkelerine uyun! Evrensel insan hakları değerlerine saygı gösterin! Bunu gerçekleştirecek yargıyı da bağımsız kılın! KHK’larla ihraç meselesi, artık bir beyin kanamasına dönüşmüştür. Bir insan hakları eylem planının kangren haline gelmiş bu soruna el atmaması; OHAL Komisyonuyla ilgili yeni düzenlemelere gitmemesi, süreci hızlandırıp mağduriyetleri gidermemesi beklenemez.”

“İNSAN HAKLARI KARNESİNDE 90’LARA DÖNÜŞ”

“OHAL Temmuz 2018’de kalksa da bu koalisyon iktidarı fiili OHAL uygulamalarını maalesef sürdürmeye devam etmektedir. Her gün bir başka hukuksuzluğun hayata geçirildiği, süreklileşmiş bir OHAL rejimi görüntüsü vermektedir. Terörle mücadele kılıfı altında ağzını açana terörist yaftası yapıştırılmaktadır. İnsan hakları karnesinde 90’lara dönüş başlamıştır. 90’ların iktidarları ile bu iktidarın arasındaki en önemli fark ise asgari mahcubiyetin de ortadan kalkmasıdır.”

“ERDOĞAN’IN ‘YOLA ÇIKTIK YANIMIZDA KİMLER VARDI, AMA BUGÜN MAALESEF KİMLER VAR’ DEDİKLERİ 28 ŞUBAT’IN AKTÖRLERİYDİ”

“90’ların vesayet rejimi açık insan hakları ihlalleri yaparken hem ciddi bir itirazla karşılaşırdı hem de asgari bir mahcubiyet gösterirdi. En azından aleni bir şekilde insan hakları ihlalleri ballandıra ballandıra savunulamazdı. Bugün tuz kokmuştur. Bugün iktidar ortağı olanlar, 90’lardaki bu zulümlerin hem savunucusu hem de uygulayıcıları olmuşlardır. Evet, Sn. Erdoğan’ın deyimiyle ‘yola çıktık yanımızda kimler vardı, ama bugün maalesef kimler var’ dedikleri 28 Şubat’ın aktörleriydi. Bugün 28 Şubatçılarla ortak olan bu iktidarın insan hakları karnesinin 90’lara benzemesinden daha doğal bir şey olamaz. 90’larda başörtülüler meclise giremiyordu bugün Uygur Türkü hanım kardeşimizin mecliste sesi kesiliyor.”

“90’LARDA ADAM KAÇIRMALAR OLURDU, BUGÜN DE BAŞLADI”

“90’larda adam kaçırmalar olurdu; maalesef bugün de başladı. Kürtçe inkâr ediliyordu; bugün de Kürtçe oyunlar yasaklanıyor, tabelalar indiriliyor, ders kitaplarından Kürt geçen her şey temizleniyor. Yargı apoletin önünde hizaya girmişti bugün iktidar önünde hizada. 90’larda ne oluyorsa bugün de o oluyor. Aradaki en önemli fark 90’ların vesayet rejimi bu iktidar kadar halkın milli ve dini duygularını sömürmeyi beceremiyorlar, acı gerçekleri 180 derece tersinden yalan-dolanla propagandasını yapmakta zorlanıyorlardı.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram