Davutoğlu: 10 milyon euro kliğini araştıracak savcı mı bıraktınız?

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, Veyis Ateş’in Sezgin Baran Korkmaz’dan ‘Ankara’daki bir klik adına’ istediği 10 milyon euroyla ilgili, “10 milyon euro rüşvet iddiasının muhatabı gazeteciyi sorgulayabilecek, re’sen soruşturma başlatacak, o kliğin kimlerden oluştuğunu araştıracak savcı bıraktınız mı bu ülkede?” ifadesini kullandı.

KRONOS 21 Haziran 2021 GÜNDEM

Partisinin haftalık basın toplantısında konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, önemli açıklamalarda bulundu, sert ifadelerle hükümete yüklendi.

‘ORTADA DEMOKRATİK BİR HUKUK DEVLETİ OLSA…’ 

Ortada demokratik bir hukuk devletinin olmaması nedeniyle Sedat Peker’in açıklamalarıyla ortalığa dökülen iddialar hakkında soruşturma açılmadığını kaydeden, “Eğer ortada birlikte kurulan bir düzen, gayri meşru ilişkiler söz konusu olmasa çıkıp yalanlamaları işten bile değildi. Eğer ortada demokratik bir hukuk devleti olsa, araştırma soruşturma komisyonu derhal kurulurdu. Eğer ortada günahkârlar olmasa, suça ortak olmadıkları için ‘hayır biz orada değildik’ demeleri o kadar da zor değildi” dedi.

‘ELLERİ TEMİZ OLSAYDI…’ 

“Elleri temiz olsaydı, dertleri hukuk devleti olsaydı, bu ifşaatlardan ötürü memnun olurlar, devletin içindeki urları temizlerlerdi” diyen Davutoğlu, “Ortada hakikaten adil bir devlet yönetimi olsa, bu ifşaatları kendi içindeki suçluları bulmak için fırsat olarak görürlerdi” ifadesini kullandı. Ahmet Davutoğlu’nun konuşmasından bazı satırbaşları şöyle:

‘KİM MİŞ BU OTELDE KALAN KANUN ADAMLARI?’ 

“Ortada bağımsız bir yargı olsa, ‘Kim miş bu otelde kalan kanun adamları, nasıl olup da bu işin içinde olurlar?’ deyip derhal soruşturmalar başlatılırdı. Ortada gerçekten bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi olsa; ‘Onurlu bir savcı, davasından bir gün önce, nasıl olup firma sahibinin ofisindeki doğum günü partisine katılır?’ diye yeri göğü inletirlerdi. O adamın oteli tankla basmaya nasıl cesaret edilebildiğini, arkasında kimlerin olduğunu araştırırlardı.

‘HANİ MUZ CUMHURİYETİ DEĞİLDİK?’

Eldeki devlet gücüyle de bir ‘Temiz Siyaset Reformu’ yapmaları işten bile değildi. Nitekim bütün güç ellerinde. Bütün kurumlara hakimler. Kim engel olabilir ki bütün bu süreçlere? Öyle ya; Hani bakkal yönetmiyorduk ? Hani çadır devleti değildik? Hani Muz cumhuriyeti değildik?


 

‘İDDİALARI SORUŞTURACAK SAVCI BIRAKTINIZ MI?’ 

10 milyon Euro rüşvet iddiasının muhatabı gazeteciyi sorgulayabilecek, re’sen soruşturma başlatacak, o kliğin kimlerden oluştuğunu araştıracak savcı bıraktınız mı bu ülkede? Bu iddialar hem İçişleri hem de Adalet Bakanlığını itham altında bıraktığı halde hepsi lal kesilmiş durumda. Hepsi sus, pus. Öyle ya, bunca iddia var ama Meclis bir araştırma-soruşturma komisyonu kuramıyor.

‘HANGİ BİRİNE YANALIM: HUKUK DEVLETİNİN ÜZERİNE BETON DÖKÜLMESİNE Mİ?’

O komisyonun sağlıklı işleyebilmesi için İçişleri Bakanı görevden alınmıyor. Aksine, ‘kulağının üstüne yat, artık konuşma’ talimatları veriliyor. Şimdi hangi savcı çıkıp; ‘Kara para aklayanlar İçişlerine Bakanlığına çağrıldı mı, Bilgilendirilip memleketten kaçışı sağlandı mı?’ diye soruşturabilir ki? Memleketin tek elden yönetildiği için, kimsenin aklına Adalet Bakanına çağrı yapmak da gelmiyor. Şu acze bakın, memleketin içine düştüğü şu garabete bakın. Hangi birine yanalım? Hukuk devletinin üzerine beton dökülmesine mi? Adalete ters kelepçe takılmasına mı? Güvenliğimizin 28 Şubat artıklarının eline teslim edilmesine mi? Meclisin fonksiyonlarının ayaklar altına alınmasına mı? Mülkiyet hakkını tarumar eden borsaların kurulmasına mı? Yoksa bütün bunları sorgulatacak demokratik iklimin zehirlenmesine mi?

‘UTANÇ VERİCİ, REZALET ÖTESİ, ONUR KIRICI BİR TABLO’

Şimdi bütün günahkârlar oturmuş, bunlardan kazık yediği için kurdukları paktı bozduğunu ilan eden bir adamın susturulacağı zamanı bekliyor. Toplumun geri kalanı da adamın başına bir şey gelmemesi için adeta niyaza durmuş vaziyette. Ülkemiz açısından utanç verici, rezalet ötesi, onur kırıcı bir tablo bu.


 

‘BİZLER OLSAYDIK, BU DÜZENİ KURABİLİRLER MİYDİ?’

Şimdi anladınız mı bizlerin başbakanlığına niye tahammül edemediklerini? Bizler olsaydık, bunlar bu düzeni kurabilirler miydi? Şimdi anladınız mı ‘Siyasi Etik Yasası’nı engellemek için neden 40 takla attıklarını? Biz kalsaydık ve o yasalar çıksaydı, Milli Güvenlik Siyaseti arkasına saklanıp böyle bir harami düzeni kurabilirler miydi? Bakanlığına dezenfektan satan haramiler üreyebilir miydi? Şirketlerini yüzde 5700 büyütmeleri mümkün olabilir miydi? Eşine şirket kurdurup ihale alımları sağlayan Sağlık Bakan Yardımcısı gibiler türeyebilir miydi? Eğer bizler yönetmeye devam ediyor olsaydık ‘mal beyanı veremeyenler’ siyasete dahil olabilirler miydi? Şirketleri olup ticaretle iştigal edenler Bakan, Bakan Yardımcısı yapılır mıydı?

‘BESMELE ÇEKER GİBİ ‘YERLİLİK-MİLLİK’ TÜRKÜLERİNİ ÇAĞIRIYORLAR’

15 Temmuz’dan bu yana attıkları ‘vatan-millet’ sloganlarını şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Dün, 1990’lar Türkiye’sinin günahkarlarına, elde ettikleri rant sorulduğunda ‘laiklik’ diyorlardı, ‘terörle mücadele’yi bahane ediyorlardı. Bugün de bunlar besmele çeker gibi ‘Yerlilik-millik’ türkülerini çağırıyorlar. Bunu da beceremiyorlar artık. Mızrak çuvala sığmıyor.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com