Çakıcı’lar tahliye oldu Kavala’lar içeride

KRONOS 16 Nisan 2020 GÜNDEM

İbrahim Kaboğlu, Birgün: Çoğulculuk/hoşgörü/açıklık düşüncesi ile tanımlanan demokratik toplumu bastırmayı amaçlayan ve covid-19 ile ilgisi bulunmayan düzenlemeler, “siyasal münavebe” yolunu tıkayarak tek kişi yönetimini kalıcı hale getirme ereğini maskeleyemiyor. Demokratik muhalefetin itirazlarına karşın monokratik ittifakın, -sağlık ve yaşam riski altında- bir gün yerine bir aya yaydığı çalışmalar, covid-19 fırsatçılığı ile yasama yetkisinin kötüye kullanılmasıdır.

Dinçer Demirkent, Gazete Duvar: Binlerce insanı bulaş riski olacak şekilde marketlere yönlendiren sokağa çıkma yasağı kararının uygulanmasının ardından sonuç ne oldu? Süleyman Soylu fırsatı iyi kullandı, Erdoğan bunu konjonktürel bir fırsata çevirdi. Kemal Kılıçdaroğlu da “Erdoğan’ı kurtarmak için Süleyman Soylu’nun istifa etmesini anlayışla karşılıyorum” dedi! Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye adlandırılan rejimde bakanın zaten bir siyasal sorumluluğu yoktur, Süleyman Soylu’nun cumhurbaşkanına sadakat sözünde de o kadar yadırganacak bir şey yoktur. Çünkü o Cumhurbaşkanına karşı sorumludur, onun yaptığı her şeyden halka karşı sorumlu olan ise zaten
Anayasaya göre de Erdoğan’dır. Bakanlar onun memurudur, siyasal hesabın sorulacağı kişi bellidir.

Başar Yaltı, Cumhuriyet: İçinde bulunduğumuz sistemi, Fransa Kralı 14. Louis’nin “Devlet benim” söylemi ile özdeş görmek gerekiyor. Cumhurbaşkanının, bugünlerde unutmuş görünse de daha önceleri sıkça söylediği; “Benim bakanım”, “Benim valim” söyleminin sadece fiili durumu göstermediği, yasal durumu da yansıttığı böylece anlaşılmış oldu. Artık kamu görevlisi yerine Cumhurbaşkanlığı görevlisi kavramını kabullenmemiz gerekiyor. Çünkü, “eski Cumhuriyet” yok. Yeni sistemde atananlar, sıfatları ne olursa olsun, birer görevli olarak, kendisini o makamda tutan güce hizmet etmeleri gerektiğini, istifaya dahi hakları olmadığını kavramış gözüküyor. Bu bakımdan, İçişleri Bakanı’nın istifa mektubu, saklanması gereken önemli bir tarihsel belgedir.

Erdal Tanas Karagöl: Koronavirüs salgını sonrasında talebin daralması ile tüm ülkelerin uyguladıkları harcama bazlı politikalar ve merkez bankalarının ekonomideki aktiviteyi arttırmak için piyasaya para enjekte etmeleri adeta 1929 ekonomik bunalımını anımsatırken Keynes tekrar hatırlanmaya başlandı. Koronavirüs salgını ile beraber siyasi bakış fark etmeksizin, ağırlıklı görüşün kamu harcamalarının artışıyla beraber devletin müdahalesi yönünde olduğu görülüyor. Açıkçası, devletin gücünün kullanılması gerektiği konusunda güçlü bir eğilim var. Nitekim yeniden keynesyen iktisat politikalarının ağırlıklı olarak uygulandığı bir dönemi yaşıyoruz.

Can Ataklı, Cumhuriyet: Kışlalardan aynı anda terhis olacaklarla, hapishanelerden aynı anda tahliye olacaklar arasında ne fark var? Kışladan da hapishaneden de çıkanlar, yurdun her tarafına gidecek. Elbette ve mutlaka akıllı insanlar bunun bir önlemini düşünmüşlerdir veya düşüneceklerdir ama korona yüzünden silah altındakilere ceza verir gibi geciktirme, mahkumlara ise adeta ödül verilmesi, bu salgınla mücadelede tuhaf bir çelişkidir.

Günün öne çıkan yorumları Kronos podcast yayınında:
https://soundcloud.com/user-436877268/160420-kp

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram