Benaki Müzesi’ne sanal geziler: Nesnelerin büyüleyici hikâyeleri

Atina’da bulunan Benaki Müzesi için hazırlanan 3-4 dakikalık kısa belgesellerle hem müzedeki nesnelere hem de o nesnelerin arkasındaki büyüleyici hikâyelere ulaşmak mümkün.

KRONOS 06 Aralık 2020 KÜLTÜR

Atina’daki Benaki Müzesi, pandemi süresince meraklılarına sanal gezi imkânı sağlıyor. “Close Ups” adındaki bu mini belgeseller müzedeki nesneleri ve tabii ki bunlarla ilgili kişilerin arkasındaki büyüleyici hikâyeleri izleyiciye sunuyor. Ortalama üç-dört dakika süren bu videolar sayesinde müzedeki eserlerle ilgili çarpıcı ve özel bilgiler edinmek mümkün.

Bu videolardan biri de “Close Ups” serisinin ikinci sezonunun ilk bölümü. Bu bölümde müze müdürü George Mangini ve İslami Sanatlar Bölümü Müdürü Mina Moaritou’nun sunumuyla, müzedeki iki nadide porselen işçiliğinin geçmişine ve arkasındaki öyküye kısa ve “yakın” bir bakış şansı doğuyor.

ASYA’NIN İKİ UCUNDAN GELEN İKİ PORSELEN TABAK

Close Ups’ın bir bölümünde iki çok benzer sanat eseri inceleniyor. Vitrinde Asya’nın iki ucundan gelen iki porselen tabak görülüyor. Biri, 15. yüzyıl Çin’inden, diğeri 16. yüzyıl Osmanlı’sından gelse de tabakların boyutları ve süslemeleri büyük ölçüde benzerlik gösteriyor. Çin porseleninde tabanda nilüfer, şakayık ve diğer çiçekler girdap gibi dönerken, dalları duvara ve kenarlara tırmanıyor. Bu desenler kobalt oksit ile beyaz porselene işlenmiş. Çin’in kuzeydoğusunda yer alan Jingdezhen şehrinde bu seramiklerden binlerce üretildi. Bu seramikler Pekin´deki Ming Hanedanlığı için ve elbette ihracat için üretildiler.

Çin dışındaki en büyük pazar ise İslam dünyasıydı. Porselenlerin boyutları ve desenleri çoğunlukla Müslümanların yeme alışkanlıklarına göre uyarlanmıştı. Mesela, insanlar bu coğrafyada yemeklerini beraber ve aynı tabaktan yedikleri için geniş ve büyük tabaklar kullanıldı. Bu kalıplar 15. yüzyıl Mısır’ının işlemeli bakır levhalarını örnek almış gibi duruyor.

İSTANBUL’A GANİMETLE GELEN PORSELENLER…

İlk çiniler İstanbul’a 16. yüzyıl başlarında ulaştı. Osmanlı Sultanı I. Selim zamanında, Suriye ve Mısır’dan ganimet olarak alındılar. Porselenlere olan talep ve hayranlık şaşırtıcı boyuttaydı. Bugün hâlâ devasa bir Çin seramik hazinesi İstanbul’daki Topkapı Sarayı’nda muhafaza ediliyor. Bu seramikler 16. yüzyılda da olduğu gibi saray mutfaklarında sergileniyor. Çünkü bu tarz yemek tasları neredeyse her gün sarayda verilen ziyafetlerde kullanılırdı. Saray mensupları, bu porselenlerden ve İznik’te üretilen, daha sonra yörenin adını almış olan seramik kaplardan yemeklerini yerlerdi.

8 BİN KİLOMETRE UZAKLIKTA BENZER PORSELENLER

İkinci tabak, yüzyıl öncesinin Çin modelini örnek alan, İznik çömlekçiliğinin mükemmel bir örneği. Saray’ın Çin seramik koleksiyonu, İznik çömlekçiliği için önemli bir ilham kaynağı oldu.

İlki Çin’in Ming Hanedanlığı’nda ikincisi Osmanlı İmparatorluğu’nda üretilmiş olan bu iki tabak, aralarında 8 bin kilometre olan iki şehir ve biri diğerinden yüz yıl sonra üretilen iki ülke arasındaki moda, ticaret ve sanatsal diyaloğun hikâyesini anlatıyor. (GÜL ŞENYÜZ)

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com