‘Belediyeyi kontrol eden çeteler şimdi MHP-HDP çatışması istiyor’

TUBA DEMİR 05 Mayıs 2020 Genel

Kars Belediyesi, HDP kazandıktan sonra kayyım atanmayan birkaç belediyeden biri… Yeni Şafak gazetesi geçen hafta “PKK’ya böyle para aktarılıyor” başlığı ile servis ettiği haberde, HDP’li Kars Belediyesi ve Belediye Eş Başkanlarını hedef gösterdi. Daha önce de Kars Belediyesine saldırılar olmuş fakat saldırganlar ifadesi alınarak serbest bırakılmıştı.

Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen bir çetenin belediyeden rant sağlama peşinde olduğunu ve istediklerini elde edemeyince de karalama kampanyası yaptıklarını düşünüyor. Peki kayyım atanma ihtimali var mı?

Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen ile hem belediyeye ve şahsına yapılan saldırıları hem de gündemdeki gelişmeleri konuştuk.

Size ve Kars Belediyesi’ne yönelik saldırılar için kayyımın ayak sesleri diyebilir miyiz?

Şehirde hala HDP’nin seçimi kazanmış olmasını kabullenemeyen, özellikle yolsuzlukla mücadele konusundaki kararlılığımızı hazmedemeyen bir tutum var. Tabi bu Kars halkının eğilimini yansıtmıyor. Bu özellikle yerel çıkar gruplarını ve demokrasiyi hazmedememiş bir yaklaşımı yansıtıyor. Son haberler aslında hangi gazetede, televizyonda yayımlanmış olursa olsun bir tahammülsüzlüğü, basın gücünü ve imkanlarını kullanarak servis etmektir. Bunun hemen arkasından kayyım kampanyası başlatılmış olması da aslında demokrasiye yönelik bir tahammülsüzlük olduğunu da çok net biçimde göstermektedir.

Bir çok HDP’li belediyeye kayyım atandı. Diyelim ki siz de görevden alındınız ve yerinize kayyım atandı. Nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Kayyım sadece kişilerin görevden alınması değildir, bizim koltuk sevdamız yok. Şehre hizmet için geldik ve elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince bunu devam ettirteceğiz. Sonuçta bu tür sonuçların muhatabı halktır. Onların iradesinin tanınmamasıdır. Onların iradesine saygısızlıktır. Biz görevimizin başındayız ve sonuna kadar da bunu yürüteceğiz. Bir akıl tutulmasıyla böyle bir tercih yapılırsa da buna tepki gösterecek olan öncelikle şehir halkıdır. Bize oy veren vermeyen, şehri adaletle yönetmeye çalıştığımızı, yolsuzluğu bitirdiğimizi ve hiçbir ayrımcılık yapmadan şehri yönetmeye çalıştığımızı bilen herkes buna gereken cevabı verecektir. Biz belediye Başkanı olarak doğmadık. Geçmişte nasıl toplumsal çalışmaların içinde yer aldıysak bundan sonra da her halükarda görevimizin başında nasıl çalışıyorsak görevimizin bitirildikten sonra da aynı çalışmaların içinde olacağız. Bizim için değişen hiçbir şey olamaz.

‘KARS BELEDİYESİ ÇETELERİN KONTROLÜNDEYDİ’

Nasıl bir belediye devraldınız ve şuan Kars Belediyesi ne durumda?

Müfettiş ve Sayıştay raporlarında çok net şekilde görüldüğü gibi kurumsal yapısı bitmiş bir şehir vardı. İşçilerin aylarca maaşı ödenmemiş, seçime bir gün kala bankadan kredi çekilerek işçi maaşlarını ödeyen, borç batağına batmış, personel rejimi tamamen çürümüş, en temel asgari hizmetleri bile yapamayan, adeta çetelerin kontrolüne geçmiş bir belediyeden yeniden yapılanmaya, asgari hizmetleri vermeye başlayan bir belediyeye geçtik. Bir yıl içersinde daha çok temel hizmetlere odaklandık, ikinci yılımızda da şehrin kangrenleşmiş, kökleşmiş eski sorunlarını çözebileceğimizi düşünüyoruz. Özellikle altyapı, yol, park yapımı bu yazdan itibaren önümüzdeki yıl için önceki çalışmalarımız olacak.

‘ÇETELER BELEDİYEDEN RANT SAĞLAMAK İSTİYOR’

Belediyeye saldıran şahısların çeşitli suçlardan sabıkası olduğu ortaya çıktı ve ama bu kişiler serbest bırakıldı. Siz saldırının nedenini, hedefini biliyor musunuz?

Ne yazık ki şehirde çok yaygınlaşan bir uyuşturucu kullanımı var. Yine şehirde küçük çıkar gruplarından çeteleşme eğilimleri var. Bu geçen dönem belediye yönetiminde de bir güç oluşturmuştu. Park, bahçe kiralama, otopark kiralama gibi işlerle rant oluşuyor. Bunun neticesinde de suç örgütleri ortaya çıkıyor. Aynı eğilim hala devam ediyor. Belediyemize saldıran şahıslar ilk ifadesinde benden iş istediklerini, benim de bunun karşılığında kendilerinden gençleri dağa çıkarmamı istediklerini söyleyerek yalan beyanda bulundu. Son saldırısında tekrar şikayetçi olduk ve bu sefer ifadesinde ayağının takıldığını söylüyor. Aynı yöntemlerle hala belediyeden bir şeyler koparma, haksız kazanç elde etme tavrı görülüyor. Bu kişilerin sabıkalı olması elbette başka amaçlar için kullanılma potansiyelini de ortaya koyuyor. Ama ne olursa olsun toplumda hiçbir karşılıkları yok. Taleplerinin hiçbir meşruiyeti ve hukuki karşılığı yok. Dolayısıyla biz bu konularda ne geri adım atacağız, ne de dayatmalara boyun eğeceğiz.

‘SANDIK KAYGISIYLA ŞEHRE KÖTÜLÜK YAPIYORLAR’

Sosyal medyada “… Yanlışta ısrar edilirse Kars siyasetini iki kutuplu hale getirir… Kimse Kars’ı küçük hesap ve kavgalarının aracı yapamayacak.” paylaşımında bulundunuz. Bunu biraz açabilir miyiz? Siyasetin iki kutuplu hale gelmesi halkı karşı karşıya getirir mi?

Kars, dört, beş farklı grubun bulunduğu ve bunların da siyasette temsil imkanını yakaladığı dolayısıyla belediye meclisinde bütün partilerin birlikte hareket edebildiği, düşüncelerini yansıtabildiği yönetim modeline sahip. Ama görünen o ki, özellikle şehirde 31 Mart sonrasında ortaya çıkan tablonun rahatsız ettiği ciddi oranda çıkar grupları var. Yanlışta ısrar edilmesinin, bu çıkar gruplarının sergilediği yaklaşım olarak görüyoruz. Biz şehirde siyaseti iki kutuplu yapma eğiliminin, yani milliyetçi reflekslerle oy kullanma, seçimin sadece MHP ve HDP arasında geçmesi arayışının olduğu düşüncesindeyiz. Siyasette rövanşizm iyi bir şey değildir. Evet şehri daha önce iki kez MHP yönetti. Biz de MHP’den istifa etmiş bir belediye başkanından görevi devraldık. Ama ne olursa olsun Kars’ta AKP, MHP, CHP, DSP, İYİ Parti, Vatan Partisi gibi bir çok parti seçimlere giriyor, hem de ciddi bir oy alıyor. Biz çoğulculuğu şehrin barışı açısından, birlikte yaşam açısından önemli buluyoruz. Bunun dışındaki küçük hesapları da tamamen sandık kaygısıyla şehre yapılmış büyük bir kötülük olarak görüyoruz.

Halk belediyeciliği yaptığınızı söylüyorsunuz. Kars işsizlik nedeni ile çok göç veren illerden biri. Bunu önlemek için bir projeniz var mı?

Evet. Kars’ın en büyük sorunu işsizliktir. Tabi işsizlik sorununu çözmek sadece belediyenin görevi değildir. Biz de şehrin yerel ekonomisine katkıda bulunmak, artı bir değer ortaya çıkarmak için, kırsal kalkınmaya dair çalışmalar yapıyoruz. Bunun için projeler hazırladık. Kimi kurumlarla ortaklaşarak, özellikle kooperatifler üzerinden yerel tarımın en temel alanları olan Kars’taki buğday ekimi, kaz başta olmak üzere kümes hayvanlarının yetiştirilmene dair hem kurslar hem de maddi imkanlar sunmaya çalışacağız. Köylerde dağıtmak için arı kovanları imal ediyoruz. Yine kaz kafesleri, kümesler hazırlıyoruz. Civciv dağıtımı, tohum dağıtımı, ağaç dağıtımı gibi çalışmaların hazırlığı içerisindeyiz. Toplumsal anlamda da çalışmalar yürütüyoruz. Erken evlilikler, kız kaçırmalar, kadına şiddet, çeteleşmiş gruplar gibi sorunlar için birimler oluşturduk ve çalışmalara başladık.

Sarıkamış Karakurt Köyü Baraj suları altında kaldı ve köylüler bu duruma isyan etti. Bu olaydan bahseder misiniz ? Olayın aslı nedir?

7 Haziran 2015 seçimleri sırasında baraj yapımı ile ilgili köylülerden gelen ciddi bir talep vardı. O zaman da bu konuyu gündemleştirdik, mecliste de defaatle gündeme getirdik ama bugüne kadar bir çözüm getirilmedi. Özellikle tarla ve evlerin istimlak işinin tamamlanmaması köylüleri ciddi şekilde mağdur etti. Önce uzlaşmaya yanaşan bir kısım köylü olmuştu ama sonuç itibariyle ortada bugün büyük bir mağduriyet var. Barajlarla ilgili bizim başkaca eleştirilerimiz de var ancak köylülerin bu şekilde mağdur edilmesi elbette kabul edilemez.

‘HÜKÜMLÜDEN ÇOK TUTUKLUNUN OLMASI CİDDİ BİR SORUNDUR’

Biraz da gündemden konuşalım. Siz daha önce demokratik anayasa üzerine çalışmalar yapmış biri olarak, meclisten geçen infaz yasa tasarı hakkında neler düşünüyorsunuz ?

Türkiye’de hükümlüden çok tutuklunun cezaevinde bulunması yargılama sistemimiz ile ilgili ciddi bir sorundur. Terör kapsamının çok geniş ve muğlak olması, doğrudan şiddetle hiç ilgisi olmayan kişilerin de yaptıkları etkinlikler dolayısıyla bu kapsamda tutuklu yargılanıyor olması zaten kabul edilemez. Türkiye’de bir toplumsal barışa ihtiyaç var. Bu anlamda döneme, konjonktüre göre bir tasfiye, iç düşman oluşturma çabaları yerine, yeni bir sayfa açmaya, cezaevlerini boşaltıp aslında herkesin toplumda demokratik imkanlarını kullanarak farklı muhalif görüşlerini ortaya koyabilmesine, toplumsal faaliyetlerin yürütülmesine de imkan tanınması gerekiyor. Eğer bir kavram bu kadar yaygın ve yersiz kullanılırsa gerçek sebebini görememe durumu ortaya çıkar. İnfaz yasası ile ilgili galiba en çok üzerinde odaklanmamız gereken şey Cumhurbaşkanı’nın kendi ifadesi ile, devletin kendisine karşı işlenmiş suçları affedebileceği ama topluma karşı işlenmiş suçların affedilemeyeceği yönündeki ifadesidir. Yani biz bu eksenden baktığımızda Anayasa Mahkemesi’nin bu düzenlemeyi genişletme yönünde yorumlayabileceğini ifade edebiliriz. Ben bunun Türkiye’deki toplumsal barış için bir zorunluluk olduğu düşüncesindeyim. Özellikle toplumsal suçlar ile ilgili tahliye olanların toplumda doğurduğu tepki de başka bir riski önümüze koyuyor. İnfaz
yasasının çok daha geniş ele alınması gerektiği kanaatindeyim. Daha kapsayıcı, siyasi bir af böyle kriz dönemlerinin çözümü olabilir düşüncesindeyim. Tutuklu ya da hükümlüler arasında ayrım yapılması, insan yaşamının tehlike altında olduğu korona virüsünün ölümcül tehlikelerinin baş gösterdiği böyle bir dönemde tartışma konusu olamaz.

Korona ile mücadele kapsamında siz belediye olarak ne gibi önlemler aldınız? Kars’ta durum nedir, korona ile mücadele nasıl gidiyor?

Korona virüsünün Kars’a girişi daha çok dışarıya çalışmaya giden gençlerin gittikleri yerlerde, sezonluk işlerde çalışmalar bitince tekrar köylerine dönmesiyle başladı. Bize ulaşan bilgiler elli, altmış civarında vakanın olduğu ve beş kişinin ise hayatını kaybettiği yönünde. Biz belediye olarak başından beri dezenfekte işlemlerini, zabıta aracı ile uyarı hizmetlerini yapıyoruz. Eğitim ve gelir seviyesi yüksek olan kesimlerde sokağa çıkmamaya hassasiyet gösteriliyor ancak gelir seviyesi düşük yoksul kesimlerde insanlar evine ekmek götürme mecburiyetinde olduğu için bu durum gözardı ediliyor. Özellikle önümüzdeki günlerde bu sürecin ortaya çıkaracağı sosyal travmalara karşı sağlık hizmetleri ve sosyal hizmetler birimimiz eliyle psikologlar eşliğinde bir çözüm üretmeye çalışıyoruz. Yine ekonomik kriz nedeniyle istihdam ortamları oluşturma hazırlıkları içerisindeyiz.

‘SOYLU GÜÇ GÖSTERİSİ YAPTI’

İktidar içi tartışmalara gelelim. Süleyman Soylu istifa etti ama geri döndü. Bugünlerde sessiz. Siz süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sokağa çıkma yasağı gibi bir kararın sadece içişleri bakanlığı tarafından alınabileceğini düşünmüyorum. Kendisi de zaten bu kararın Cumhurbaşkanı’nın bilgisi dahilinde alındığını ifade etmişti ama o süreçte yapılan yanlışlar ve ortaya çıkan tepki dolayısıyla fatura sadece bakana kesilmiş oldu. Fakat sonrasın da o da tecrübeli bir siyasetçi olarak bu süreçten çok da eleştiri odağı olarak değil, güç gösteri yaparak çıkmış oldu. Önümüzdeki günlerde bu durumu iç rekabetin, ya da kişiler arası çekişmenin sinyali olarak görebiliriz.

‘HDP KENDİNİ YENİDEN ŞEKİLLENDİRMELİ’

Demirtaş’tan sonraki HDP’yi yorumlayacak olursak neler söyleyeceksiniz? Sizin bazı eleştirileriniz de olmuştu parti konusunda. Demirtaş’tan sonra neler değişti? Partide yaşanan ayrılıkları nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Benim eleştirilerim asla şahıslarla ilgili değil. Partiler kurumsallaştığı ölçüde kişilerin başarı ya da başarısızlıklarını aşan çalışmalara imza atarlar. Elbette Sn. Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı adaylığı itibariyle de partide bir büyüme ve genişleme süreci gerçekleşmiştir. HDP çözüm sürecinde, barış ortamında kurulmuş bir parti ama sonrasında Türkiye bir çatışma ortamına bir gerilim ortamına sürüklendi. Dolayısıyla o barış ortamındaki yapılanma dilini kullanma biçimi ile sonraki dönem politikaları farklılaşacaktı. Bu farklılaşmayı yönetmek, yeni duruma göre kendini yeniden şekillendirmek galiba partinin önemli ihtiyacı. Bu konuda sadece eş başkanlar üzerinden tartışma yapmayı asla doğru bulmuyorum. Bunlar sonuçta bir toplumsal mücadelenin parçasıdır, sadece HDP’nin de taşıyabileceği bir yük değildir. Dolayısıyla ben bu değişimi okumayı, bu değişimi dikkate alarak yeniden bir dil kurmayı HDP için zorunluluk olarak görüyorum. HDP genişlemek zorunda, büyümek zorunda olan bir parti. Kendi geleneksel tabanını uzaklaştırmadan yeni kesimlere ulaşmayı, onları kazanmayı, siyasal ve toplumsal mücadeleye katmayı hedef haline getirmelidir.

Son günlerde erken seçim konuşmaları da gündeme geliyor. Sizce erken seçim olur mu? Olursa HDP bu seçime hazır mı?

Seçimler siyasette tıkanıklık olduğunda en demokratik çıkış aracıdır. Türkiye son yıllarda birçok seçimi erken yapmak zorunda kaldı. Özellikle darbe, toplumsal çatışma tartışmalarının yapıldığı dönemlerde başka hiçbir yolun gündeme alınmamasının teminatı seçimlerdir. Siyasetteki tıkanıklığı aşmak ancak demokrasi içerisinde düşünülebilir. Yeni arayışlar, ülkenin içinde bulunduğu sorunlar galiba yeni bir erken seçimi gündeme getirecek.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram