Almanya’da asgari ücret nasıl hesaplanıyor, kim ne kazanıyor?

Son günlerde sık sık Türkiye ile Almanya’daki asgari ücretleri karşılaştıran haberler yapılıyor. Peki, Almanya’da asgari ücret nasıl hesaplanıyor? İki ülkede asgari kazananların alım gücü karşılaştırılınca nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?

EMİR KORKMAZ 21 Şubat 2021 DÜNYA

Geçen hafta Türkiye’de ayçiçek yağı fiyatının zamlanmasından sonra, Almanya’da yaşayan Türkiye vatandaşları sosyal medya araçları üzerinden marketlerden sıvı yağ fiyatlarını paylaştı. Böylece Türkiye’deki sadece yağ değil, birçok gıda maddesinin Almanya’dakilerden çok daha pahalı olduğu ortaya çıktı.

Fiyat tartışmaları arasında iki ülkedeki asgari ücretler ve ortalama maaşlar da gündeme geldi. Özellikle sosyal medyada Almanya’daki gıda fiyatlarının ucuzluğunun yanında, ortalama bir çalışanın ne kadar kazandığı da çokça tartışıldı. Peki Almanya’da, Türkiye’deki gibi bir ‘asgari ücret’ var mı? Ortalama bir çalışanın maaşı ne kadar? Ortalama bir çalışanın alım gücü ne kadar? Türkiye ile kıyaslanınca ortaya nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?

TÜRKİYE’DE MAAŞLAR ARASINDA BÜYÜK FARK VAR

Sosyal medyada ve internetteki haber sitelerinde sık sık Almanya’da asgari ücretin 1600 euro civarında olduğu belirtilerek, bu parayla neler alınabileceğinin hesaplaması yapılıyor. Ardından da bu rakam Türkiye’de maaşlar ile kıyaslanıyor. Bu kıyası yapmadan önce iki ülkedeki ortalama gelirin ne kadar olduğunu ortaya koymaya çalışalım.

Türkiye’deki asgari ücretli bekâr bir çalışanın eline geçen rakam vergiler kesildikten ve asgari geçim indirimi eklendikten sonra 2 bin 825 lira. 3 çocuklu ve evli bir çalışanın maaşı ise 3 bin 13 lira. Türkiye’de çalışanların yüzde 48’i asgari ücret ile çalışıyor. Buna karşılık, kamuda çalışan en düşük maaşlı memurun maaşı 4 bin 500 lira, öğretmenin maaşı 6 bin lira civarında.

Bunun yanında kamuda çalışan bir mühendisin maaşı 8 bin lira, doktorun ise 10 bin lira civarında. Öğretmenlerin ek ders, doktorların mesai gibi ödemeleriyle birlikte ellerine geçen miktar daha da artıyor. Öğretmen maaşının 2,5, doktor maaşının da yaklaşık 4 asgari ücret olduğunu not edelim. Özel sektörde ise rakamlar daha yüksek.

ASGARİ ÜCRET VERGİYE BAĞLI

Buna karşılık Almanya’da Türkiye’deki gibi ‘asgari ücret komisyonu’ tarafından belirlenen bir en düşük maaş rakamı yok. Almanya’da çalışanların ücret, maaş skalasını anlamak için öncelikle çalışanlardan alınan vergi oranlarının anlaşılması gerekiyor.

Vergi oranlarını anlamadan kimin eline ne kadar geçtiğini anlamak biraz zor, çünkü Almanya’da maaşlar net değil, brüt ve yıllık olarak belirleniyor. Az kazanandan az, çok kazanandan daha çok vergi kesiliyor.

6 FARKLI VERGİ DİLİMİ VAR

Önceki günlerde Twitter hesabında bu konuya işaret eden Berlin’deki University of Applied Sciences öğretim üyesi ekonomist Prof. Dr. Melike Demirbağ Kaplan da Almanya’da genel olarak 6 farklı vergi sınıfı olduğuna işaret etti. ‘’Dolayısıyla kimse 1600 euro asgari ücret almaz. Asgari ücretin neti, 1100 ila 1300 euro arasında değişir. Daha üst gelir sınıfları çok daha fazla vergi verir,’’ diyerek konuyu özetledi.

En düşük gelir brüt 20 bin euro civarında. Bu miktarda kazanan birisinin maaşından kesilen vergi ise yüzde 35. Buna karşılık yıllık 57 bin euro brütün üzerinde kazananlar, en yüksek vergi dilimi olan yüzde 42’lik vergi sınıfına giriyor. Yani yıllık 57 bin euro ve üzerinde kazananlar “zengin”olarak nitelendiriliyor.

ALMANYA’DAKİ GELİR DAĞILIMI

Almanya’daki gelir dağılımına göre eline aylık net 1100 euronun altında geçen ve fakir olarak nitelendirilenlerin oranı çalışanların yaklaşık yüzde 14’ü. Bu kesim için devletin sağladığı sosyal yardımlar da mevcut.

Orta gelir grubu olarak nitelendirilen ve eline aylık net 1100-2600 euro geçen grup, çalışanların yaklaşık yüzde 40’ı. 2600-4000 euro arasında kazananlar yüksek gelir grubu olarak nitelendirilirken, çalışanların yaklaşık yüzde 25’ini oluşturuyor.

İkinci zengin grubun aylık ortalama geliri, 4 bin-7 bin 500 euro arasında ve yüzdesi yaklaşık 18. Geriye kalan en zengin yüzde 3’ün aylık geliri ise 7 bin 500 euronun üzerinde.

ZENGİN İLE AZ KAZANAN ARASINDA UÇURUM YOK

En az kazananlar ile zenginlik sınırı arasında büyük bir fark olmadığına işaret eden Demirbağ Kaplan, “20 bin euro minimum ve 57 bin euro zenginlik sınırı arasında üç kat bile bir brüt fark yok. Üstelik vergi dilimi sebebiyle bunlar arasındaki net fark, üç kattan daha azdır,’’ diyerek maaşlar arasında büyük uçurum olmadığını ortaya koyuyor.

Demirbağ Kaplan, vergi oranlarının ve gelir miktarlarının anlaşılması için bir de örnek verdi: ‘’Yılda 57 bin brüt kazanan, 35 yaşında, iki çocuk sahibi, eşi çalışan bir Berlinli’nin eline ayda 2 bin 900 euro net geçer.’’ Asgari kazanan birisinin eline net 1.300 euro geçtiği göz önünde bulundurulunca, iki gelir grubu arasındaki farkın 2-2,5 kat arasında olduğu anlaşılır.’’

PROFESÖR MAAŞI 3 BİN 200 EURO

Demirbağ Kaplan, toplumun yüksek sosyo-ekonomik sınıflarında yer alan meslek gruplarının eline geçen rakamları da yazarak, en az kazananlar ile kıyaslamaya devam etti. “Profesörün ortalama brütü yıllık 70 bin eurodur, neti 3 bin 200 civarında olur. Uzman doktorun ortalaması hakeza 75 bin euro civarındadır. Araştırmalara göre karı-koca ortalama 3 biner euro net kazanan iki çocuklu bir aile toplumun en çok kazanan yüzde 10’luk dilimine giriyor. Özetle, toplumun en çok kazanan kesimi asgari ücretin iki katından biraz fazla alır. Türkiye’deki arkadaşlarla maaş konuştuğumuzda ‘Ama asgari ücret şu kadar, siz çok az almıyor musunuz?’ gibi bir konu oluyor. Bunun sebebi Türkiye ve Almanya’daki asgari ücretin algı farklılığı.’’

TÜRKİYE’DE GELİR ÇOK DÜŞÜK

Kaplan’a göre Türkiye asgari ücreti, birim para vb. neyin hesabını yaparsanız yapın, açlık sınırının altında. Dolayısıyla bir doktorun, profesörün gelirinin asgari ücretin en az 10 katı olması gerektiği gibi bir mantık yerleşmiş.


 

Almanya asgari ücreti o aileyi gayet insani bir şekilde yaşatacak bir rakamdır. Hele iki kişi çalışıyorlarsa ne kira dertleri olur, ne marketten bir şey alırken düşünmek zorunda kalırlar. Sosyoekonomik skalanın en üstündeki grupla farkları, araba modeli ya da tatil seçiminde olur.

ÜSTTEKİ ALTTAKİNE HOROZLANMAZ

Bunun bir anlamı şu: “Her sosyo-ekonomik grup başını sokacak bir ev bulabilir, bir araba alabilir, tatil yapabilir, market alışverişinde acı çekmez. Dolayısıyla alt gelir grubunun üst gruba kinlenecek, haset edecek çok az gerekçesi olur.

Üst gelir grubunun da alttakilere horozlanacak bir durumu olmaz. Evine gelen kuryeyi hakir görmez, restoranda servisi insan gibi bekler, banka memuruna atarlanmaz. Herkes ortalama bir hayat mutluluğuna erişebilecek düzeyde hisseder kendisini.”

10 BİN EURO MAAŞ HAYAL

Bu değerlendirmelerden sonra şunu da hatırlatmakta fayda var. Özellikle Türkiye’den Almanya’ya göç eden beyaz yakalı çalışanlar, ellerine aylık 10 bin euro geçeceğini zannediyor. Açıkçası Almanya’da bu parayı alan insan sayısı çok sınırlı. Ancak bu miktarda para kazanmadan da elde edilen yüksek bir hayat standardı ve kalitesi var.


 

Yani kazanılan para ile elde edilen rahat arasında Türkiye’dekine benzer bir orantı yok. En düşük kazanan ile çok kazananın hayat standartı arasında büyük fark görülmüyor. Çoğunun mutlu olduğunun da altını çizmek gerekli.

ALÇAKGÖNÜLLÜ ZENGİNLER

İşin bir başka boyutu da Almanya’da zenginlerin çok göz önünde olmaması ve zenginliklerini başkalarının gözüne sokacak şekilde yaşamamaları.

Forbes listesine göre 41 milyar dolar serveti ile dünyanın 30’uncu zengini olan Lidl ve Kaufland marketlerinin sahibi Dieter Schwarz’ın medyada yayımlanmış üç kare fotoğrafı var, televizyonlarda yayımlanmış hiç görüntüsü yok. Ülkenin en zengini olmasına rağmen, yıllardan beri aynı arabaya binip, ‘sıradan’ bir yaşam sürüyor. Yakın komşuları kıyafetlerinin bile yıllardır aynı olduğunu söylüyor.

Bu tutum Schwarz’a özgü değil ve cimrilik şeklinde nitelemek de yanlış olur. Zenginliğin göze sokulması veya görgüsüzce ortaya konması, Almanya’da çok ayıplanan bir davranış. Bu tercihin arkasında da Alman toplumunda her ne kadar kiliseye gitme oranı çok düşük seyretse de Max Weber’in tanımıyla ‘Protestan Ahlakı’ var.

Almanların geneline göre ‘mütevazı ve tutumlu olmalısın ya da en azından öyle görünmelisin.’ Bu mütevazı yaklaşıma Başbakan Angela Merkel’den üniversite rektörüne, işadamından bakanına kadar herkeste rastlamak mümkün. Örneğin Başbakan Merkel haftalık alışverişini kendisi yapıyor, marketlerde benzer şekilde çok sayıda ünlü isimle karşılaşmak mümkün.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram