Ahmet Davutoğlu: Yeni 28 Şubat’ın ayak sesleri geliyor

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, AK Parti ve MHP'nin yeni kurulan partilerin seçimlere girmesini engelleme girişimiyle ilgili olarak, "Önümüzü kesmek için oyunun ortasında kuralları değiştirmeye ve hile yapmaya niyetliler" dedi.

KRONOS 02 Haziran 2020 VİDEO

 

 

ANKARA – Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin görüş ve önerilerini paylaştığı basın toplantısı için kameraların karşısına geçti. Davutoğlu hükumeti topa tutarken hedefinde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, MHP Genel Başkanı Bahçeli ve Doğu Perinçek vardı. Davutoğlu, AK Parti ve MHP’nin yeni kurulan partilerin seçimlere girmesini engelleme girişimine tepki göstererek, “Koalisyon hükûmeti bir dizi yeni anti-demokratik düzenlemeyi telaffuz etmeye başlamıştır. Önümüzü kesmek için oyunun ortasında kuralları değiştirmeye ve hile yapmaya niyetliler” dedi.
Davutoğlu’nun konuşmasından öne çıkan mesajlar şöyle:

“İKTİDAR KORONA SÜRECİ BOYUNCA TUTARSIZ VE FIRSATÇI DAVRANDI”

Covid-19 pandemi sürecinde 1 Haziran itibarı ile yeni normalleşme süreci başlatıldı. Normalleşme takvimine göre 1 Haziran itibariyle birçok işletme faaliyetlerine başlayacak. Böylece, üç aya yakın bir süredir yaşadığımız eşsiz ve çetin tecrübe bugün itibarıyla yeni bir aşamaya geçiyor. Ümidimiz iktidarın da bu salgından ciddi dersler çıkarması yönündedir. İktidar Korona süreci boyunca onlarca tutarsız ve fırsatçı karara imza atmış olmasına rağmen, milletimizin sabrı ve feraseti sayesinde görece daha az bir hasarla bu süreci geçirdik.

“SİYASAL KRİZİMİZ EKONOMİK KRİZİMİZİ TETİKLİYOR VE DERİNLEŞTİRİYOR”

Bugün, Türkiye’de bir ekonomik kriz yaşadığımız için siyasal kriz yaşamıyoruz. Tam tersine, bir siyasal kriz, hukuk krizi, adalet krizi ve en önemlisi yönetim krizi yaşadığımız için ekonomik kriz yaşıyoruz. Hukukun keyfileştiği, adaletin olmadığı, özgürlüklerin baskı altına alındığı ve demokrasinin işlemediği ülkelerde ekonomik ve sosyal krizler de mukadder oluyor. Ne yazık ki Türkiye’de de yaşadığımız budur. Siyasal krizimiz ekonomik krizimizi tetikliyor ve derinleştiriyor.

NORMALLEŞME…

Normalleşme ancak siyasetin normalleşmesi olursa değerlidir. Normalleşme ekonominin yolsuzluklardan kurtulmasıdır. Normalleşme ötekileştirilmenin bitirilmesidir. Normalleşme sabah akşam birilerinin hain ilan edilmesine son verilmesidir. Normalleşme medyanın tamamına yakınının papağan gibi aynı sloganları tekrarlamamasıdır. Normalleşme bir tek insanımızın bile devletine dair aidiyet sorunu yaşamamasıdır. Normalleşme tam demokratik bir hukuk devletinin inşa edilmesidir.

İKTİDARIN DEMOKRASİDEN ANLADIĞI ADANIN İNŞAAT AÇILIŞLARI

Artık iktidar demokrasi deyince ortağıyla beraber açılışını yaptığı bir adanın inşaatlarını anlamaktadır. Demokrasi müzelik bir mesele değil, yaşayan canlı toplumlarla alakalı bir hadisedir. Hukuk devleti deyince adaletin a’sını bile unutmuş adalet sarayları inşaatlarını anlamaktadır. Ekonomi ve refah deyince yolsuzluk düzeninin, belli sınıfların çıkarlarının, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı ilişkilerinin devamını anlamaktadır. Kalkınma deyince kamu kaynakları dışında neredeyse hiçbir ciddi iş yapamamış bir grup iş adamını anlamaktadır. Hatırlayın Korona krizinin tam ortasında, millet can derdindeyken bile bu iktidar bir grup müteahhittin derdine düşmedi mi?

İKTİDAR CÜRÜM ÜSTÜNE CÜRÜM İŞLEMİŞTİR

İktidar milletimizin naifliğini ve nezaketini yanlış yorumlamış, bu dönemde cürüm üstüne cürüm işlemiştir. 28 Şubat aklıyla üniversite kapatmıştır. İfade hürriyetini daha da geriye götürecek adımlar atmıştır. STK’ları neredeyse tamamen yarı resmi organlara dönüştürecek adımlar atmıştır. Milletin oylarıyla seçilen belediyelere umursamazca kayyımlar atamıştır. Dağa taşa eski Türkiye’nin sloganları yazılmaya başlanmıştır. Ders kitaplarında yeniden eski Türkiye hastalıkları hortlayarak milleti bölen adımlar atılmıştır.

POLİS VE BEKÇİLER VATANDAŞA HİZMET ETMEK İÇİN MAAŞ ALDIĞINI UNUTUYOR

Polis ve bekçi gibi güvenlik unsurları vatandaşlara hizmet etmek için maaş aldıklarını unutmaya başlamış, her gün bir yerde milleti tahrik edecek hukuk dışı adımlar atarak mağduriyetler yaratmış durumdalar. Vatandaşın kendisini görünce güvende hissetmesi gereken güvenlik güçleri tedirginlik yaratmamaları gerekir. Ülkede demokratik atmosfer zehirlendikçe vatandaşın hayatına her alanda yansır hale gelmiştir. İktidar hukuk devletine saygısı olmadığını her adımıyla göstermektedir. Ancak belindeki silah nedeniyle kendini hukuk yerine koyan, kanun benim mantığıyla hareket eden, hukuk devletini polis devleti ile ikame eden anlayış hem yapılan fedakarlıklara hem de demokrasi kültürümüze gölge düşürmektedir.

KOALİSYON HÜKÜMETİNİN SÖZCÜLERİNDE RACON VE TEHDİT YARIŞI VAR

Koalisyon hükümetinin farklı iki partideki sözcüleri birilerine racon kesmek için, tehdit etmek için birbirleriyle yarışmaktadır. Bu ortam çok ciddi bir kaotik atmosferin öncüleri gibi algılanmaktadır. Vatandaş yaşanan provokasyonlardan, şiddet eylemlerinden, hukuksuz tutuklanmalardan, geçmişte olduğu gibi devletin içine sızmaya çalışan mafya mantığından ciddi şekilde endişe duymaktadır. Kaldı ki, koalisyon hükümeti bir dizi yeni anti-demokratik düzenlemeyi de telaffuz etmeye başlamıştır. Henüz ne planladıklarını bilmiyoruz. Ancak demokratik değerlerle bir türlü barışamayan ortakları siyasi partilerden sivil toplum kuruluşlarına, meclis iç tüzüğünden milletvekillerinin statüsüne kadar bir dizi değişikliğin işaretlerini vermişlerdir.

HİLE YAPMAYA NİYETLİLER

Öyle görünüyor ki önümüzü kesmek için oyunun ortasında kuralları değiştirmeye ve hile yapmaya niyetliler. Allah’ın izniyle Gelecek Partisi olarak kendi gücümüzle ve teşkilatlanmamızla koalisyon hükümetinin her türlü ayak oyununun ve hilesinin üstesinden geleceğiz. Bir yerde iktidar sürekli ayak oyunlarına, hilelere başvurma ihtiyacı hissetmişse, bilin ki milletin gündeminden kopmuş ve gönlünden çıkmıştır. Korkuyordur. Onlar korku ve hileye, biz ise ilke ve ümide sarılacağız. Onlar toplumu korkutmaya talip, biz ise umutlandırmaya.

28 ŞUBAT DÖNEMİNİ HORTLATACAK BİR DÖNEM BAŞLIYOR

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin mimarı ve isim babası Sayın Bahçeli’nin bu sistemi reforme etme zaruretini vurgulaması, başka marjinal bir partinin liderinin dört yıldır ülkeyi AK Parti’nin değil kendilerinin idare ettiğini ve bu sayede 28 Şubat’ın altın çağlarını yaşadığını söylemesi ile Sayın Bahçeli’nin övdüğü Hazine ve Maliye Bakanı’nın “demokrasi olmadan da ekonomik kalkınma gerçekleştirilebileceği” yönünde Çin’i örnek gösteren açıklaması yan yana getirildiğinde demokrasimiz adına “nereye gidiyoruz?” sorusunu sormak biz zaruret halini almış bulunmaktadır. Yirmi yıla yakın AK Parti’nin başarısı için ter döktüğüne bizzat şahit olduğum demokrat nitelikli siyasetçilerin ve ülkenin 28 Şubat karanlığından çıkması için emekleriyle ve dualarıyla destek olmuş geniş kitlelerin bu tablo karşısında ciddi bir muhasebe yapmakta olduklarına inanıyorum. Son dört yıl içinde AK Parti’nin demokratik eksenini zayıflatan ve tasfiye noktasına getiren bu ilişkiler ağının bir sonraki hedefi AK Parti’yi 28 Şubat sonrasında iktidara taşıyan geniş kitlelerin sivil direncini de kırarak iktidarın küçük ortağının hala kanal kanal dolaşarak dillendirmekte beis görmediği 28 Şubat zihniyetini hortlatacak bir dönemi başlatmaktır.

BAKANIN “DEMOKRASİ OLMASA NE OLUR” AÇIKLAMASI HABER BİLE OLMAMIŞTIR

İktidarın gizli ve açık, büyük ve küçük ortakları hükümet sistemini daha da otoriter kılacak reformlardan bahsederken, iktidar partisinin en güçlü bakanının ve gelecek planlaması yapan müstakbel liderinin “demokrasi olmadan da ekonomik kalkınma olabileceğini” ilan etmiş olması normalde siyasi gündemin ana konusu olması gerekir. Ancak, maalesef ciddi ve meslek ilkeleriyle hareket eden basın tamamen baskı altına alınıp dışlandığı için iktidarın ortaklarıyla birlikte açıkça demokrasiden vazgeçme mesajı haber bile olmamıştır. Benzer şekilde hukuk devletine olan inanç o kadar azalmıştır ki, demokratik bir ülkede bir bakanın kendi ülkesinde “demokrasi olmasa ne olur” açıklaması iktidar götürürken, Türkiye’de haber bile olamamıştır.

BU MESELEYİ AİLE MECLİSİNDE ÇÖZSÜNLER

Bu bağlamda bir parantez açarak siyasi ahlak bağlamında bir hususu daha vurgulamak gerekir. Ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı kendi Cumhurbaşkanı’nın Başbakan olduğu dönem ile ilgili açık bir redd-i miras yapmakta ve kendisinden önceki AK parti dönemlerini eleştirmektedir. Bize kalırsa, bu meseleyi kamuoyu önünde değil bir aile meclisinde çözseler daha iyi olur. AK Parti yönetimi dış politikadan sonra şimdi de ekonomi ile ilgili olarak kendi dönemini reddeden bir sorumsuzluk sergilemektedir. Başarı olarak algılanan politika ve süreçlerle ilgili “başbakan olmasa bakan ne yapabilirdi ki?” diyen, her hangi bir olumsuz algı oluştuğunda ise kendi geçmiş bakanlarını sanık sandalyesine oturtan ve bir taraftan büyük ve küçük ortaklarının diğer taraftan trol çetelerinin hedefi haline getiren bir anlayışın siyasi ahlaktan bahsetmesi mümkün değildir.

HEPSİ YURT DIŞINDA HEPSİ YABANCI

Bunların yedikleri, giydikleri, içtikleri, banka hesapları, okudukları okullar; hepsi yurt dışında hepsi yabancı. Onların tuzu kuru tabii. Ama kalkıp kahve muhabbeti düzeyinde ithalat ve ihracat analizleri yaparlar. Birileri de kalkıp “İnsanlar Türkiye’ye güvenip paralarını Türk bankalarında ve kayıt içinde tutacaklarına Man Adası veya Malta gibi yurt dışı vergi cennetlerindeki gizli hesaplarda mı tutsaydı?” diye sorarsa ne cevap vereceksiniz?

41 İL ÖRGÜTLENMESİ TAMAMLANDI

Şu anda 53 il başkanımız 172 ilçe başkanımız atanmış bulunmaktadır. Ayrıca Ankara’da 200, İstanbul’da 150, Konya’da 50, İzmir’de 40 mahalle başkanımız da görevlendirilmiş durumdadır. Bütün illerimizde bu çalışmalar hızla devam etmektedir. Size bir müjde olarak ifade etmek isterim ki, Büyük Kongre yapma şartı olan 41 ilimizde il kongrelerimizi yapma noktasına gelmiş bulunuyoruz. 81 ilimize atamalarımızı da en kısa sürede tamamlayacağız. Bu yaz içinde bütün illerimizde örgütlenmemizi tamamlayarak hangi tarihte yapılırsa yapılsın her seçime kendi irademizle ve kendi gücümüzle katılmaya kararlıyız.

 

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com