10 Ekim Katliamı’nın 5. yılı: Kamu görevlileri neden yargılanmadı?

Ankara'da 103 kişinin hayatını kaybettiği 10 Ekim Katliamı'nın üzerinden 5 yıl geçti. Saldırı öncesi emniyete ihbar yağdığı, istihbaratın önlem almadığı ortaya çıktı ancak olayda kamu görevlilerinin sorumluluğu örtbas edildi, bilgiler gizlendi.

KRONOS 10 Ekim 2020 GÜNDEM

Avukatlar, mahkeme kararının yetersiz olduğunu belirterek itiraz etmişti.

Türkiye tarihinin en büyük katliamlarından 10 Ekim Katliamı’nın üzerinden 5 yıl geçti. “İnsanlığa karşı işlenen suç” kapsamında Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, beş yıldır sorumlular hesap vermiyor, belgeler gizleniyor, talepler reddediliyor.

1 Kasım 2015’te tekrarlanan seçimlerden önce Türkiye’nin her yerinden gelen insanların katılımıyla 10 Ekim’de Ankara Garı önünde yapılacak “Emek, Barış ve Demokrasi” mitinge yapılan canlı bomba saldırısında 103 kişi hayatını kaybetti, binlerce insan yaralandı. 10 Ekim Davası ise beş yılda tabiri caizse “yılan hikayesi”ne dönüştü.

Peki 10 Ekim katliamına götüren süreçte ve dava aşamasında neler yaşandı?

“400 VEKİLİ VERİN, BU İŞ HUZUR İÇİNDE ÇÖZÜLSÜN”

AKP Genel Başkanı, dönemin cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 7 Haziran 2015 seçimlerinden önce 7 Mart’ta Antep mitinginde, “Kardeşlerim, 400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün” dedi. 7 Haziran seçimlerinde ise Halkların Demokratik Partisi (HDP) yüzde 13’lük oranla barajı aşarak Meclis’e girdi.

CEYLANPINAR’DA İKİ POLİS ÖLDÜRÜLDÜ

Erdoğan, 17 Temmuz 2015 tarihinde çözüm sürecinin önemli aşamalarından biri olan “Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımadığını” söyledi. Ardından 20 Temmuz 2015’te IŞİD’in, Urfa’nın Suruç ilçesindeki Amara Kültür Merkezi’ndeki gençlere dönük canlı bomba saldırısından iki gün sonra, 22 Temmuz’da Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis öldürüldü ve devlet yetkilileri bu olayın “çözüm sürecini bitirdiğini” bildirdi.

“ÇÖZÜM SÜRECİ BUZDOLABINA KALDIRILDI”

Erdoğan’ın, 11 Ağustos 2015 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e Devlet Şeref Madalyası töreninde yaptığı, “Bunlar çözüm sürecini filan anlamadılar, anlamak istemediler. Öyleyse, şu anda bu buzdolabındadır” konuşmasından yalnızca birkaç gün sonra Kürtlerin yaşadıkları kentlere askerî operasyonlar düzenlendi ve 16 Ağustos 2015 tarihinde sokağa çıkma yasakları başlatıldı.

DAVUTOĞLU: OYLARIMIZ ARTTI

Hızla ilerleyen çatışmalı süreçte, IŞİD’in gerçekleştirildiği Suruç Katliamı, 10 Ekim günü kendini Ankara Gar’ındaki miting hazırlığında gösterdi. 10 Ekim 2015 tarihinde saat 10.04’de IŞİD’in canlı bomba saldırısı ile Ankara Garı mitinge hazırlanan 103 insan hayatını kaybetti, binlerce insan yaralandı.


Bu haber de ilginizi çekebilir: 

d 10 Ekim Katliamı’nın 5. yılı: Kamu görevlileri neden yargılanmadı?

 

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, katliamla ilgili yaptığı açıklamada, “Anketler geliyor. Beyanname sonrası anket yaptık, Ankara’daki terör saldırısı sonrası kamuoyunun nabzını tutuyoruz. Oylarımızda bir yükseliş trendi var. Saldırıdan sonra da yüzde 43-44 bandına doğru da bir yükselme trendi devam ediyor bizim oylarımızda” dedi. Davutoğlu ve dönemin bakanları, “bir eylem olmadıkça IŞİD zanlısı olduğu iddia edilen isimleri tutuklamayacaklarını” söyledi.

Ankara’da 103 kişinin öldürüldüğü 10 Ekim davası.

DAVA, 36 SANIKLA BAŞLADI

Bugün beşinci yılına girecek katliamın ardından yargılama tam bir yılan hikayesine döndü. Gelmeyen evrak, yapılmayan soruşturmalar ve kamu sorumluluğunun gözardı edildiği gerçeği ile yüz yüze gelindi.

Avukatların ısrarlı takibi sonucunda 10 Ekim Davası, 7 Kasım 2016 tarihinde Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. 36 sanıklı davada iki yıllık yargılamasının ardından tutuklu sanıklar hakkında 2 Ağustos 2018 tarihinde karar çıktı. Aralarında İlhami Balı’nın da olduğu 15 firari sanık yönünden dava dosyası hala görülmeye devam ediyor.

ANKARA EMNİYETİ’NE İSTİHBARAT YAĞDI, ÖNLEM ALINMADI

Davada, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri’nin emniyet görevlileri hakkında hazırladığı ön inceleme raporunda, Ankara Emniyeti’ne Suruç Katliamı’nın ardından istihbarat yağdığı ve Ankara’nın da saldırı girişimi olabilecek yerler arasında olduğu gelen belgelerle ortaya çıktı. Kovuşturma aşamasında Hatay, Kilis ve Antep’ten her gelen yeni belgeler, aslında katliamın göz göre göre geldiğini gösterdi.


Bu haberler de ilginizi çekebilir: 

d 10 Ekim Katliamı’nın 5. yılı: Kamu görevlileri neden yargılanmadı?

d 10 Ekim Katliamı’nın 5. yılı: Kamu görevlileri neden yargılanmadı?

 

İKİ YILDA YENİ 9 KLASÖR ORTAYA ÇIKTI

Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Altan’ın haberine göre, firari sanıklar hakkında yapılan yargılamanın karar duruşmasından 1,5 yıl sonra ortaya çıkan ve 9 klasörlük dava dosyasıyla ilgili belgelerde, soruşturmanın ciddiyetsizlikle yürütüldüğünü görüldü. Sanıklarından Yakup Şahin hakkında Nizip Cumhuriyet Savcılığı’nın bir soruşturma yürüttüğü, Şahin’in plakasını, fotoğrafını alarak, örgüt bağlantıları araştırılması için Antep Terörle Mücadele Şubesi’ne ve İstihbarat Daire Başkanlığı’na 2 Ekim 2015 tarihinde yazı yazıldığı belgelendi.

DOSYAYI SAKLAYAN SAVCI KİM?

Öte uyandan 10 Ekim katliamı davasında örgüt yöneticiliğinden 18 yıl hapis cezasına çarptırılan sanık Erman Ekici hakkında “insanlığa karşı suç ve 100 kişiyi öldürmek” suçlarından açılan davanın ilk duruşmasında Ekici, “Ebu Talha kod adlı kişi ben değilim” iddiasında bulunarak, Suriye’de silahlı faaliyet yürüttüğü suçlamaları da kabul etmedi.

Daha sonra müşteki avukatlarından Murat Kemal Gündüz, savcılığın 9 klasörlük delil dosyasını saklamasına tepki gösterdi. Klasörlerden çıkan belgelerden 10 Ekim katliamından 11 gün önce IŞİD üyelerinin saldırı hazırlığının tespit edildiğini vurgulayan Gündüz, “Buna karşın Gaziantep Emniyeti, üzerine düşen görevi yapmadı ve katliamı önlemedi. Katliama giden yolun önü kesilmemiştir. Kamu görevlileri, bu katliamın yaşanmasında birinci derecede sorumludur” dedi. Gündüz, belgeleri saklayan savcı hakkında da HSK’ye suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı.

10 Ekim’deki saldırıda 103 kişi hayatını kaybetti.

SANIKLARIN “X KAMPINDA OLDUĞU” SÖYLENDİ

16 Temmuz 2020’de görülen son duruşmada, firari sanıklardan bir kısmının kamplarda olduğu bilgisi dosyaya eklendi. Sanıklardan Mustafa Delibaşlar’ın SDG, Fadile Delibaşlar’ın Roj, Cebrail Kaya’nın SDG, İlhami Balı’nın ise adı bildirilmeyen” X kampında olduğu” bilgileri yer aldı. Bu isimlerden, IŞİD’in bir dönem Suriye emiri olan İlhami Balı için, yıllarca, “öldüğü” yolunda bilgiler kamuoyuna yansıtıldı.


Bu haberler de ilginizi çekebilir: 

d 10 Ekim Katliamı’nın 5. yılı: Kamu görevlileri neden yargılanmadı?

d 10 Ekim Katliamı’nın 5. yılı: Kamu görevlileri neden yargılanmadı?

 

Avukatlar ise, firari sanıkların bir kısmının Suriye’deki kamplarda olduğu bilgisinin ne zamandır Emniyet Genel Müdürlüğü’nde bulunduğunu ve bu bilginin neden mahkemenin önceki müzekkerelerine cevaben verilmediğini sordu.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “gizli” ibareli 81 il emniyet müdürlüklerine dağıtımlı yazısını hatırlatan müşteki avukatlar, “Excel listesinin tamamının mahkemenize gönderilmesi gereklidir. Neden gönderilmemiştir?” diye sordu.

“İLHANİ BALI’NIN KAMPTA OLDUĞU BİLGİSİ NASIL TESPİT EDİLDİ?”

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, 24 Şubat 2020’de Hatay İl Emniyet Müdürlüğü tarafından gönderilen yazıda, Balı için, “Şahsın halen Suriye’de, DEAŞ terör örgütü içinde faaliyet gösterdiğine yönelik bilgiler elde edilmiş olduğuna dair araştırma tutanağı tarafımızdan düzenlenmiştir” denildi.

Avukatlar ise, “İlhami Balı’ya ilişkin kopyalanmış excel satırında Balı’nın x isimli kampta yer aldığı belirtilmektedir. Bu kampın adının ve neden kamp adının gizli tutulduğuna ilişkin bilginin Emniyet Genel Müdürlüğünden istenmesi gerekmektedir. Gaziantep İl Emniyet Müdürlüğü’nün söz konusu yazıyı ilgi tutarak hazırladığı 22.04.2020 tarihli yazısı İlhami Balı’nın sözde esir kampında isminin olduğunun tespit edildiğini belirtmektedir. Daha önce böylesi bir tespit olmadığından bu tespitin neye dayanarak yapıldığı konusunda bilgi ve açıklama istenmesi son derece önemlidir” dedi.


Bu haber de ilginizi çekebilir: 

d 10 Ekim Katliamı’nın 5. yılı: Kamu görevlileri neden yargılanmadı?

 

SANIKLARIN ÖLDÜĞÜNE DAİR ARAŞTIRMA YOK

Mustafa Delibaşlar ise için 19 Aralık 2019’da Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’nden mahkemeye gönderilen yanıtta, “Şahsın ilimizde bulunmadığı, tüm aile fertleri ile birlikte Suriye ülkesinin çatışma bölgesine gitmiş oldukları, çatışma bölgelerinde ölmüş olabileceği şeklinde bilgiler elde edilmiş ancak öldüğüne ve ilimizde bulunduğuna dair somut bilgi ve belge elde edilemediğinden yakalanması mümkün olmamış, yakalanmasına yönelik çalışmalarımızın devam ettiğine dair…” ifadelerine yer verildi.

Davada talep edilen belgeler kamu istihbaratı gerekçesiyle gönderilmedi.

İSTİHBARAT BELGELERİ GÖNDERİLMEDİ, KAMU GÖREVLİLERİ YARGILANMADI

Hem tutuklu sanıkların hem de firari sanıkların yargılamalarında, avukatların kovuşturmanın genişletmesi için istediği birçok talep mahkeme heyeti tarafından reddedildi, talep edilen belgeler kamu istihbaratı gerekçesiyle gönderilmedi.

Terör eylemi istihbaratına rağmen önlem almayan emniyet ve istihbarat görevlileri yargılanmadı. TEM ve MİT’ten, ilgili istihbarat bilgileri mahkemeye gönderilmedi. Mahkeme, emniyetin, “istihbarat raporlarının kanıt değeri yok.” gerekçesine uydu ve istihbarat raporlarını yeniden talep etmedi ve belgeler gizlendi.


Bu haberler de ilginizi çekebilir: 

d 10 Ekim Katliamı’nın 5. yılı: Kamu görevlileri neden yargılanmadı?

d 10 Ekim Katliamı’nın 5. yılı: Kamu görevlileri neden yargılanmadı?

 

Dava kapsamında sonradan ortaya çıkan 9 klasör hakkında soruşturma savcıları hakkında Hakimler Savcılar Kurulu’na (HSK) suç duyurusunda bulunuldu. IŞİD sanıkları olan ve operasyonlarda öldürülen Mehmet Kadir Cabael, Yunus Durmaz ve Halil İbrahim Durgun’un ölümleri ile ilgili Antep Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusu, İlhami Balı’nın tape kayıtlarının dinlenmesi sırasında ismi geçen askerler hakkında Kilis Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurularından henüz sonuç alınamadı.

KAMU GÖREVLİLERİNİN DE YARGILANMASI İÇİN AYM BAŞVURUSU

Davanın başlamasından sonra ortaya çıkan Müfettiş Raporları’nın ardından “kamu sorumlularının” yargılanmaması nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan başvurudan da bir sonuç yok.

Avukatlar, “Mustafa Delibaşlar’ın SDG, Fadile Delibaşlar’ın Roj, Cebrail Kaya’nın SDG, İlhami Balı’nın adı bildirilmeyen X kampında yer aldığı” bilgileri üzerine, firari sanıkların ülkeye getirilmeleri ve yargılanmaları için İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatına ayrı ayrı müzekkereler yazılmasını ve bu üç sanığın ülkeye getirilmesinin sağlanmaları konusunda gerekli işlemlerin yapılmasını talep ediyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram